Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

36 0RdHUn +XkXk 3UaWL÷LndH 'LnL $UJPanWaV\Rn 7aUWÕşPaOaUÕ iddiasındadır. Din, bireyi sosyal alanda olduğu kadar politik düşünceleri çerçevesinde de etkilemektedir.124 Wolterstorff’a göre dindarların dini görüşleri, dindarlar açısından, sosyal ve politik varoluşlarının dışında ele alınabilecek bir şey ile ilgili değil, sosyal ve politik varoluşları ile de ilgili bir olgudur.125 Bu açıdan bakıldığında, dini görüşleri dışlamak, bir bütün olarak, kendi politik görüşlerine bir başka kıyafet giydiremeyecek olan,126 yapabilecek olsalar bile görüşlerini seküler alana taşıyabilmek için ekstra ve yoğun bir çaba harcamak zorunda kalan, dindarların dışlanması anlamına gelmektedir ki din özgürlüğünün bir parçasının da bireyin görüşlerini serbestçe ifade edebilmesi olduğu düşünüldüğünde dindarlara yönelik bu muamelenin haklarına yönelik ölçüsüz bir sınırlama olduğu savunulmaktadır.127 Hele ki bu yönde katı bir baskının icra edilmesi, devletin laiklik planında taşıması gereken tarafsızlığını da ihlal edecektir.128 Buradaki sorun, dindarların dine dayanarak ileri sürdükleri görüşlerin açık ve anlaşılır olmamasıdır. Dindarların kendi görüşlerini karşı tarafa dikte ediyor oldukları, dolayısıyla da karşı tarafı kendilerinin bir eşiti olarak görmedikleri varsayımından hareketle dini argümanların bir bütün olarak dışlandı124 Nicholas Wolterstorff, ‘The Role of Religion in Decision and Discussion of Political Issues”, Religion in the Public Square, Ed. Robert Audi, Nicholas Wolterstorff, Rowman &Littlefield Publishers, Maryland, 1997, s. 105; Lafont, (2007), s. 243. 125 Wolterstorff, (1997), s. 105. 126 Gedicks ve Hendrix’e göre, “Dinin politikadan dışlanması, modern toplumda geliştiği haliyle, liberalizmin temel kusurunu ortaya çıkarır ki bu kusur, “ahlaki ve siyasi yaşamın temel birliğinin tahrip edilmesidir”. Liberal düşüncede, birey, bir adet kamusal bir adet de özel olarak ikiye ayrılır. Bununla birlikte dindar insan için ise “kamusal” ve “özel” kesin bir şekilde ayrılmaz. (…) Kendi dini ahlakiliğini sekülarizmin argümanları ile donatmaksızın siyasal arena ona (dindarlara) kapanır. Siyasal sistemin bireyin bir bütün olarak öznel ve bağıntısız olarak kişisel dini tecrübelerini reddettiği bilgisi dışlanmış, gayr-ı meşru ve ikincil olarak hissettirir.” Gedicks/Hendrix, (1987), s. 1599. Benzer yönde Bkz. Stephen L Carter, “Religiously Devout Judge”, Notre Dam Law Review, 1989, Vol. 64, pp. 932-944, s. 940; Solum, (1989), s. 10851087. 127 McConnell, (1999), s. 643; Jürgen Habermas, “Faith and Knowledge”, The Future of Human Nature, Ed. Jürgen Habermas, Polity Press,Cambridge, 2003, 109; Habermas, (2006), s. 13; Perry, (1997), s. 32; Wolterstorff, (1997), s. 105; Andrew F March, “Rethinking Religious Reasons in Public Justification”, The American Political Science Review, 2013, Vol. 107, No. 3, pp. 523-539, s.524; Maeve Cooke, “A Secular State for a Postsecular Society? Postmetaphysical Political Theory and the Place of Religion” Constellations, Vol. 14, No. 2, pp. 224-238, s. 231; Lafont, (2007), s. 243. 128 Erdoğan, (2000), s. 109-118.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1