Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

450 6RnUadan YH <HWkLOL 0akaP .aUaUÕ LOH 7Uk 9aWandaşÕ 2OPanÕn BaşYXUX ùaUWOaUÕ 79. P öznenin iradesi dışında bir durumdan başka bir duruma geçişi ifade ettiği ve eylemin edilgenliği hatırlandığında, tam olarak doğum sebebine dayanan asli vatandaşlığı karşılamadığı gibi seçme hakkı kullanılarak ulaşılan sonraki vatandaşlık durumunu da karşılamadığı düşünülmektedir. 403 sayılı mülga Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda Türk vatandaşlığının yetkili makam kararı ile kazanılması, kanun yolu ile ve seçme hakkı ile kazanmadan ayrı bir yol olarak tasnif edilmiş olmakla birlikte bu yolun kendi içindeki sınıflandırmasında ifade bütünlüğüne dikkat edilmemiştir. Yetkili makam kararı ile kazanılan Türk vatandaşlığının, genel olarak vatandaşlığa alınma, istisnai vatandaşlığa alınma ve yeniden vatandaşlığa alınma biçiminde gerçekleştiği; kanun koyucunun burada “kazanma” kelimesinden vazgeçerek, “alınma” kelimesini benimsediği görülmektedir. “Alınma” kelimesinin, eylemin niteliği ve çatısı göz önünde bulundurulduğunda vatandaşlık vasfının sonradan ve yetkili makam kararı ile oluşumunu, esas yönünden, karşıladığı görülmektedir. Bununla birlikte kelime, “alma işi yapmak” biçimindeki ilk anlamı üzerinden düşünüldüğünde yalnızca yetkili makamın kararını çağrıştırmakta, bu yönüyle vatandaşlık tevcih edilmiş olmakta; elde edilmek biçimindeki ikinci anlamı üzerinden düşünüldüğünde ise yalnızca kişinin iradesi ön plâna çıkmakta ve bu yönüyle sübjektif bir kamu hakkının varlığına işaret etmektedir. Hâlen yürürlükte olan 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun, vatandaşlığın izafesini, mülga vatandaşlık kanunlarındaki temel anlayış doğrultusunda doğum olayına ve doğum dışı nedenlere bağladığı; vatandaşlık vasfının oluşumunu, yine, “kazanma” kelimesi ile açıkladığı görülmektedir. 403 sayılı mülga Türk Vatandaşlığı Kanunu’ndan farklı olarak Türk vatandaşlığının sonradan ve yetkili makam kararına dayalı olarak elde edildiği durumlar bakımından “kazanma” – “alınma” kelimelerinin tercihi sebebiyle oluşmuş anlam ikiliğinin giderildiği ve Türk vatandaşlığının bu yolla oluşmasına imkân veren tüm durumlar bakımından (m.11, m.12, m.13, m.14 ve m.16) “kazanma” kavramının, ortak kavram olarak benimsediği anlaşılmaktadır. Kanun’un ikinci bölümünde hükme bağlanan tüm hâller bakımından cereyan eden hadise “kazanma” hadisesidir. Oysaki yukarıda da izah edilmeye çalışıldığı üzere, “kazanma” doğrudan gerçekleşmek veya sonradan yapılmak anlamlarını kapsayıcı bir kavram değildir. Lisanımızda meydana gelmek,

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1