Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

37 7BB 'HUJLVL $KPHW (.ø1&ø ğı iddiası söz konusudur.129 Diğer yandan Wolterstorff’a göre bireyler arasında kamusal akla dayanan tartışmalarda dahi yaşanan görüş ayrılıkları sonucunda iki tarafın da kendi görüşlerinde ısrar etmesi durumunda bu taraflar birbirlerinin görüşlerini eşit olarak görmemekte, kendilerininkinde ısrar etmektedir. Yani müzakerenin doğasında, kendi görüşünün doğru olduğunda ısrar etmek bakımından bir eşitsizlik bulunmaktadır.130 Perry ise dini söylemin ve dindarların içerisinde sabit fikirlerin ya da sabit fikirli kişilerin bulunuyor olmasının tüm dindarlara mal edilemeyeceğini ifade etmektedir. Ona göre tartışmalı ahlaki konular bakımından, tek yönlü fikirler kamusal tartışmalara katkı sağlayamamakta iken, dini görüşler bu alanı zenginleştirmektedir.131 Bu yöndeki diğer bir iddia da bu dışlamanın sonucu olarak dindarların politik alanda var olabilmek için hazırladıkları “seküler” gerekçelerin onların kendi görüşlerini bire bir yansıtmadığıdır. Wolterstorff’a göre dindarların asıl iddia ve amaçları ile o anki muhataplarını132 ikna etmek için ileri sürdükleri iddia ve amaç arasındaki bu uyumsuzluk, hem dindarların kendilerini gerçekte motive etmeyen bir gerekçeye başvurmaları nedeniyle motivasyonlarını kıracak ve onların dindar bir birey olarak varoluşlarını etkileyecek133 hem de müzakere içerisindeki muhataplarının bu iddialara kuşku ile yaklaşması sonucunu doğuracaktır.134 Benzer görüşleri paylaşan Perry, konuyu eşcinsel birlikteliklerin hukuki statüsü üzerinden ele almaktadır. Politik arenada kendisini dindar olarak gören bir kesim mutlaka bu yöndeki davranış kalıplarının gayri ahlakiliğini dini görüşleri çerçevesinde ortaya koymak isteyecektir.135 Dini argümantasyonun engellenmesi durumunda 129 Wolterstorff, (1997), s. 106. 130 Wolterstorff, (1997), s. 107-108. 131 Michael J Perry, Under the God- Religious Faith and Liberal Democracy, Cambridge University Press, New York, 2003, s. 41-43. 132 Wolterstorff burada, bir müzakerecinin, bir diğerinin kabul edeceğini ve makul olduğunu düşüneceğini tahmin ettiği bir iddiayı öne sürmesi ile aynı müzakerecinin bir başka müzakerecinin daha farklı açılardan kabul edeceğini ve makul olduğunu düşüneceğini tahmin ettiği bir iddiayı öne sürmesi durumunda açıkça birbiri ile çelişen iddiaların aynı müzakereci tarafından savunulabileceğini, bunun da inandırıcılığa etki edeceğini düşünmektedir. Wolterstorff, (1997), s. 107. 133 Lafont, (2007), s. 246. 134 Wolterstorff, (1997), s. 106-107. 135 Bu yönde örneğin Kur’an-ı Kerim’de çok açık ayetler bulunmaktadır. A’raf Suresi 80 ve 81. ayetleri şu şekildedir: Lût’u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: “Sizden önce insanlardan hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsu-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1