Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

452 6RnUadan YH <HWkLOL 0akaP .aUaUÕ LOH 7Uk 9aWandaşÕ 2OPanÕn BaşYXUX ùaUWOaUÕ 79. P III. MAHİYET Kişilerin, doğumdan başka sebeplerle sonradan vatandaşlık edinmeleri, hem bu yeni vasfı yüklenecek yabancılar, ağırlıklı olarak göçmenler, hem de bu yolla vatandaşlık yüklenmiş önceki kişiler bakımından aralarına kimlerin ne tip şartlarla katılacağı açısından çift yönlü önem taşımaktadır. Bu yolun açılması ve mahiyetinin belirlenmesi, devletler nezdinde de, onları mükemmeliyetçi bir seçiciliğe yöneltecek kadar mühim kabul edilmekte; yetkili makamlar tarafından yoğunlaştırılmış bir titizlikle hazırlanmış olan gereklilikler listesinin adil olup olmadığı sorusunu gündeme getirmekte; yabancıları, sonradan vatandaş kılma kararına, hangi bakış açısıyla hangi ilkelerin yön vereceğinin ya da vatandaşlık talep edenlerden yeni toplumlarına karşı ne tür bir bağlılık göstermelerinin bekleneceğinin14saptanması gerekmektedir. Bir yabancıyı, sonradan vatandaş kılma, devletin, kendini temsil eden topluluğu tasarlamak konusunda sahip olduğu kudreti menşe alan; her devletin kendi öz takdirine kalmış ulusal karakterde hukuksal bir işlem olarak nitelendirilmektedir.15 Devletler, vatandaşlık üzere ikili bir ayrıma tabi tutulmasının, kavramlar üzerinden doğan sarmalı gidereceği düşünülmektedir. 14 Bir görüşe göre, bilhassa göçmen yabancılar, kendilerini biz ve onlar kutuplaştırmasından sıyırarak halihazırda biz durumuna geçmiş olan insanlarla özdeşleşmeli ve paydaşı oldukları ortak kimliklerine duygusal açıdan bağlanmalıdır. Dolayısıyla burada vatandaşlık talep eden tarafından gösterilmesi gerekli bir çabanın varlığı, araştırma konusu kabul edilmelidir. Diğer bir görüşe göre ise devletler, yine özellikle göçmen yabancıları ağırlıklı olarak merkeze koyan ve sonradan vatandaşlığa geçişi kolaylıkla temin eden yönetim modelleri plânlamalı; geçiş sürecindeki yabancıların, kamusal ve sosyal kurumlara değer vermelerini geliştirerek bu kişilerin, kendilerini evlerindeymiş gibi doğal olarak hissetmelerini sağlamalıdırlar. Bu iki görüşünün kesişim kümesinde, stratejik olarak, sorgusuz-sualsiz bir varsayım yer almaktadır. Buna göre; bir yabancının sonradan vatandaşlık vasfı edinebilmesi için mutlaka önce belirli tutumları benimsemesi, bazı davranış şartlarını yerine getirmesi gerekmektedir. Böylelikle, uzun süredir göçmen olup da içinde yaşadıkları topluma hâlen yeterli seviyede bağlılık geliştirmemiş ya da uyum sağlamamış bulunanların vatandaşlık taleplerinin reddedilmesinin haklı gerekçesi yaratılmış olmaktadır. Öte taraftan aynı beklentinin doğumla asli olarak vatandaşlık yüklenmiş olup da sosyalleşme ve kimlikleşme sürecini, bahse konu yabancılar gibi, aynı toplumda aynı zaman diliminde birlikte geçirenler için de aranmayışı çelişkili kabul edilmektedir. Eğer, bu bir entegre olma ya da uyumlaşma meselesi ise, durum süreçten ibarettir ve deneyimleme zamanı, doğumla vatandaşlık statüsü yüklenmiş kişiler bakımından da eşittir. Jonathan Seglow, “Arguments For Naturalisation”, Political Studies: Vol. 57, 2009, s. 788-790. 15 Karl Doehring, Genel Devlet Kuramı, Çev. Ahmet Mumcu, İnkılap Kitabevi, An-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1