Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

453 7BB 'HUJLVL ) (OLI d(/ø. vasfının kapsamını, diledikleri gibi belirleme ve genişletme imkanını haizdir; bu durum uluslararası hukukta “vatandaşlık konusunda devletin serbestliği doktrini” (doctrine of the freedom of states in matters of nationality)16 ya da “mahfuz yetki” (exclusive domestic jurisdiction)17 olarak tanımlanmaktadır.18 kara, 2001, s.31. 16 Ian Brownlie, Principles Of Public International Law, Oxford University Press, 4th Edition, 1996, s. 381. 17 İç yetki (domestic jurisdiction) ifadesi, Birleşmiş Milletler Antlaşması m.2/vıı’de “işbu Antlaşmanın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletlere herhangi bir devletin kendi iç yetki alanına giren konulara müdahale yetkisi vermediği gibi üyeleri de bu türden konuları işbu Antlaşma uyarınca bir çözüme bağlamaya zorlayamaz; ancak, bu ilke yedinci bölümde öngörülmüş olan zorlayıcı önlemlerin uygulanmasını hiçbir biçimde engellemez” hükmünde geçmekle birlikte bir kavram olarak, devletler nezdinde bugün anlaşıldığı şekli ile, ilk kez Milletler Cemiyeti Mutabakat Metni’nde, somutlaştırılmaksızın, tasarlanmıştır (m.15/vııı). Hangi konuların, iç yetki kavramı ile ilişkilendirileceğine yönelik olarak özellikle ulusal çıkarların garantisi, göçmenlik politikaları, koruyucu tarifeler, tahkim gibi siyasi-hukuki eksende yoğun tartışmalar yaşanmış olmakla birlikte vatandaşlık konusunda arafta kalınmamıştır. Böylesi net bir kabulün gerisinde, 19. yüzyılın sonlarında Weis, Blunschli, Cogordan, Rivier gibi yazarların, kişilere, vatandaşlık vasfını yüklemenin, devletlerin tek başlarına karar verecekleri bir konu olduğuna sürekli işaret etmelerinin yer aldığı değerlendirilmektedir. Bugün itibariyle hâlen sürdürülen uzlaşı, vatandaşlık izafesinin, çerçevesi uluslararası hukuk tarafından çizilmiş ve fakat düzenlemesi devletlerin iç hukuklarına saklanmış “a sine qua non” bir konu olduğudur. Juss S. Satvinder, “Nationality Law, Sovereignty, and the Doctrine Of Exclusive Domestic Jurisdiction,” Florida Journal of International Law, 9, No. 2, 1994, s.226-231. Bu bakımdan iç yetki kavramı, vatandaşlık hukuku alanında mahfuz (réservé) ya da münhasır (exclusive) yetki biçiminde ifade olunmaktadır. Mahfuz yetkinin sınırlarının, uluslararası hukuktaki gelişmelerle bağıntılı olduğu hususu ilk defa Uluslararası Sürekli Adalet Divanı’nın 1923 yılında verdiği Tunus ve Fas vatandaşlığı tavsiye kararında belirtilmiş; bu yaklaşım yedi sene sonra Vatandaşlık Kanunlarına İlişkin Bazı Sorunlar Hakkında La Haye Sözleşmesi’nde yinelenmiştir. UNHCR, Nationality and Statelessness: A Handbook for Parliamentarians, France, 2005, s.8. Her devletin, takdir hakkına dayalı olarak vatandaşlık vasfının tanımlanması işlemlerinde, hakkın kötüye kullanılması hâlinin en üst sınırı, itiraz konusu oluşturabilmektedir. Zira, vatandaşlık izafesine yönelik işlemlerde de ona dayanak tutulacak bir noktaya gereksinim duyulmaktadır; en aşağı, vatandaşlık talebinde bulunanın insan haklarına aykırı olarak zorla başka bir devletin vatandaşlığında tutulması gibi bir başvurunun varlığı gerekmektedir. Doehring, s.31. Devletlerin, vatandaşlık izafesinde serbest ve saklı yetkilerinin bulunduğu ancak bunun uluslararası hukuka uygun biçimde kullanılması lüzumu üzerinde önemle durulması, vatandaşlığın uluslararası yönüne ve uluslararası hukukun vatandaşlık hukuku alanında da üstünlüğüne dikkat çekilmesi anlamına gelmektedir. Gülin Güngör, “Avrupa Vatandaşlık Sözleşmesi”, Prof. Dr. Yılmaz Altuğ’a Armağan, 17-18 MHB, Sayı 1-2, İstanbul, 1999, s.232. 18 Vatandaşlık izafesi, yalnızca devletlerin uhdesinde bir konu olup egemenlik kavramının iç yüzü (internal aspect of sovereignty) ile ilgilidir. İç egemenlik kavramı ise kendi içinde devlet iktidarının kendisi ve iktidarın niteliklerini ifade eden

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1