Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

460 6RnUadan YH <HWkLOL 0akaP .aUaUÕ LOH 7Uk 9aWandaşÕ 2OPanÕn BaşYXUX ùaUWOaUÕ 79. P dirilebilmesini mümkün kılmaktadır. Bu yüzyılda hızla artan sınır aşıcı nüfus hareketleri ve küreselleşmeye dayalı olarak daha heterojen yapıya geçen toplumların ihtiyaçlarını karşılamak ile ulus-devlet kimliğini muhafaza etmek arasında gidip gelen dalgalanmada, sonradan vatandaş olmayı sağlayacak şartların tespitindeki hukukilik, adillik ve samimiyet tartışmaya açık hâle gelmektedir. Mühim olan husus, toplumsal bütünlüğün kurgulanması aşamasındaki bakış açısının ne şekilde saptanacağıdır. Devletler, vatandaşlığın gelişiminde, ölçülebilir, denetlenebilir, yönlendirilebilir kriterlerin yaratılması vasıtasıyla ideal bir vatandaşlık imajı çizmeye çalışmaktadır; ancak teorik düzeydeki kristallik, hayat pratiğine aynı biçimde yansımamaktadır.35 Vatandaşlığın gelişiminde, bir devlete sonradan bağlanabilme imkânı, doğumla vatandaş olmaya nazaran daha geç zamanda olgunlaşmıştır. Sonradan vatandaş olma, bugünkü anlamı ile, 20. yy başlarında, tasarlanmaya başlanmıştır.36 Her ne kadar devletler, referans 35 Evrensel prensipte vatandaşlık vasfı, bu kimliği üzerinde taşıyanların sahip oldukları haklar ve yükümlülükler sebebi ile, onları kendi arasında ayrıştırmamaktadır. Dolayısıyla sonuç yönlü düşünüldüğünde, vatandaş olduktan sonra başlayan evrede herkesin statüsü aynıdır. Bir pasaporta sahip olmak, seçimlerde oy kullanmak gibi asli bileşenler, vatandaşlık vasfının, kişiye sağladığı yasal haklardır. Bu hakların dağıtılmasında vatandaşlar arasında bir ayrım bulunmadığı, teoride, kabul edilmektedir. Buna mukabil günlük yaşamda sosyal avantajlar ve dezavantajlar ile birlikte düşünüldüğünde sonradan vatandaş olmaya yönelik kıstaslar belirlenirken konunun, politik düzlemde, basitçe bir dahil etme ya da hariç bırakma meselesi olarak tasarlandığı söylenebilir. Yani başlangıç aşamasında, grup içi (biz) ve grup dışı (onlar) olmak üzere kendi içinde ikiye bölünmüş bir bakış açısıyla göçmeler, düşük gelir düzeyine sahip işçiler ya da toplumsal tabanda kabul gören bir başarısı olmayanları grup dışında bırakmaya çalışmak gösterilmeyen hedeftir. Değerlendirilme süreçlerinde ise vatandaş olma kriterlerini taşımalarına rağmen başvurucular arasında, uluslararası hukuktaki sınırlamaya rağmen, ırk, cinsiyet, sınıf ya da dine göre belirgin bir eleme yapıldığı tespit edilebilmektedir. Bu da akla, bir uyarlama atfı ile, George Orwell’in Hayvan Çiftliği isimli eserinde geçen “bütün hayvanlar eşittir. Bazı hayvanlar biraz daha eşittir” sözünü getirmektedir. Suleman Lazarus, “Some Animals Are More Equal Than Others: The Hierarchy Of Citizenship In Austria”, 8(3) Laws 1, 2019, s.2-4. 36 Sonradan vatandaş olma imkanını sağlayan yasal hükümlere ilişkin en eski örnek, 18.yy’da, yalnızca bir bağlılık yemini yeterli gören, Rusya’dır. Bu anlayış, ilk kominist anayasada da (1918) sürdürülmüş; Rusya, uzunca bir süre herhangi bir resmi koşul dayatmadan Rusya’da sakin olan yabancılara vatandaşlık sağlamıştır. Sonradan vatandaş olma imkânı, Avrupa’da 19.yy’ın sonlarından itibaren tartışılmaya başlanmış; 20.yy başlarındaki ilk uygulamalarda bu imkan yabancılara, ikametin yanı sıra mevcut vatandaşlığın terk edilmesi (Fransa hariç) şartı ile tanınmıştır. Sonradan vatandaş olma imkanının kabul edildiği ilk dönemde Avrupa ülkelerindeki yasal düzenlemeler, bu imkândan yalnızca erkeklerin fayda-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1