Türkiye Barolar Birliği Dergisi 157.Sayı

512 7an]LPaWWan *nP]H +XkXk 0HVOH÷LndH .adÕn olmalıdır” 7 denilerek hâkimin özellikleri tanımlanmıştır. 1793. maddede, hâkimin hukuki konulara ve yargılama usulüne vâkıf olması ve bunları davanın taraflarına uygulayarak meseleyi çözmeye muktedir olması şartı getirilmiştir. Hâkimin temyiz kudretine sahip olması yani iyiyi kötüden ayırt edebilmesi koşulu ise 1794. maddesinde yer almaktadır. Bu bağlamda küçükler, bunaklar, kör ve sağır olan kişiler hâkim olamazlar.8 1792,1793 ve 1794. maddeleri değerlendirdiğimiz zaman hâkimlik yapmak için kadın veya erkek olma konusunda bir ayrım yapılmadığını söyleyebiliriz. Diğer taraftan, Mecelle’nin 1808. maddesi, hâkimin lehine hüküm verdiği tarafın (davacı veya davalı fark etmez) usul veya akrabası veya eşi veya hüküm konusu malda hâkimin ortağı, özel hizmetçisi veya onun verdiği nafaka ile geçinen biri olamayacağı konusunda bir kısıtlama getirmiştir. Görüldüğü gibi teoride kadınların hâkimlik (kadılık) yapmasını yasaklayan açık bir hüküm yoktur. Ancak, uygulamada kadın hâkimlere rastlanmamıştır. Osmanlı Devleti’nde kadı olabilmek için medrese mezunu olmak şarttı. Mumcu, bundan dolayı medreseleri hukuk fakülteleri veya hukuk meslek okullarına benzetmektedir. Medrese eğitiminde ilk olarak Hariç Medresesi bitirilir, buradan başarı ile mezun olanlar Dahil Medreselerinde eğitimine devam ederdi. Dahil Medreselerini de bitirenler, bir staj döneminden sonra naip olarak (kadı yardımcısı) atanabilirdi. Eğitimine devam edenler, Fatih döneminde açılan Musile-i Sahn ve Sahn-ı Seman Medresesi’ne giderdi. Bu medreseleri de bitirdikten sonra “mülazım” olabilirlerdi. Mülazım, kaza kadısı demektir. Eğer hukuk tahsiline devam etmek istiyorlarsa, Altmışlı ve Kanuni döneminde kurulan Süleymaniye Medreselerinde eğitimlerini sürdürürlerdi. Son basamak ise Dar’ül Hadis adı verilen bölüm olup, burayı başarı ile tamamlayanlar medrese hocalığı olan “müderrislik” yapma hakkını kazanırdı. Müderris olmak istemezlerse yüksek dereceli hâkimliklerden birine de atanabilirlerdi.9 7 Hakîm: adaletli, akıllı, bilge, âlim, fehim: anlayışlı, zeki, müstakim: dosdoğru, bağımsız, dürüst ve emin: kendinden bilgisinden emin olmalı, güvenilir, mekin: şeref sahibi, saygın, vakar sahibi, metin: sabırlı, metanetli anlamında kullanılmıştır. İlhan, 2011, s.569. 8 1793. madde: “Hâkim mesail-i fıkhiyyeye ve usul-i muhakemeye vâkıf ve de’âvi-i vakı’ayı tatbikan fasl ve hasne muktedir olmalıdır.” 1794. madde ise şu şeklide kaleme alınmıştır. “Hâkimin temyiz-i tâmme muktedir olması lâzımdır. Binaenaleyh sagîr ve ma’tûh ve a’mâ ve tarafeynin savt-ı kâvilerini işitemeyecek mertebe sağır olan kimesnenin kazası câiz değildir.” 9 Cin/Akyılmaz, s. 175; Ahmet Mumcu, Ankara Adliye Mektebi’nden Ankara

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1