Türkiye Barolar Birliği Dergisi 158.Sayı

226 Dijital Çağda Yeni Bir Hukukî Kişilik Arayışı: Yapay Zekâ yolojik herhangi bir varlığın, hukukun kapsamı alanına girmesi de kaçınılmaz olacaktır. Buna karşılık günümüzde pozitif hukuk, yapay zekânın varlığı ve işleyişiyle ilgili bir düzenleme içermediği gibi, mevcut düzenlemeler de böylesine ileri düzeyde bir bilişsel teknoloji kaynaklı uyuşmazlıklara çözüm bulmaktan uzaktır. Bu nedenle, geleneksel metodoloji gözetilerek yapılan düzenlemeler içerisinden çözüm yolları aramak yerine, çözüm odaklı yaklaşımlar benimsenerek, günümüzün bilişim çağı perspektifiyle uyumlu, çağın gereklerine uygun düzenlemeler yapılması gerekmektedir. 2. Hukukî Kişiliği Reddeden Yaklaşım a. Kişiliğin Reddine İlişkin İleri Sürülen Gerekçeler Yapay zekâ ve robotik varlıklara bağımsız hukukî bir statü kazandırılmasını reddeden yaklaşımın gerekçeleri genel olarak, bu varlıkların kişilik elde edebilmesi için haklara ve borçlara ehil olabilme yeteneğinin bulunması gerektiği, yapay zekâya kişilik hakkı tanınmasının insanlığın geleceği için olumsuz bir karar olacağı, bu varlıklara yasal kişilik kazandırılmasının zorunlu bir durum olmadığı, akıllı makinelerin kişilik kazanabilmek için gerekli koşulları henüz karşılayamadığı gibi çok farklı argümanlara dayanmaktadır.29 Bununla birlikte söz konusu argümanlar gerçekte, ortak, tek bir kaynaktan doğan bakış açısını yansıtmaktadır. İnsanın bütün varlıklar üzerinde egemen, üstün bir varlık olduğu görüşü, bu yaklaşımın temel çıkış noktasını oluşturmaktadır. Bu anlamda söz konusu yaklaşım ahlâki kişilik anlayışının bir yansıması olarak, kişilik atfedilebilecek yegâne varlıkların insanlar olduğunu savunmaktadır.30 Ahlâki kişilik görüşü, sadece insanların yüksek düzeyde özbilinçli varlıklar olarak düşünme, planlama, biyolojik zekâ, duygu ve 29 Pagallo, (Legal Personhood), s. 7; Pınar Bacaksız/Seda Yağmur Sümer, Robotlar, Yapay Zekâ ve Ceza Hukuku, Adalet Yayınevi, Ankara 2021, s. 138. 30 Farazi kişilik teorisinin temel argümanı olan bu görüş, insanların doğuştan sahip oldukları haklar nedeniyle kişilik statüsü kazandıklarını savunmaktadır. Bu görüşten hareketle anılan teori, yalnızca insanların kişilik sahibi olabileceğini, gerçek kişiler dışında kalan varlıkların kişiliğinin bir varsayımdan ibaret olduğunu ileri sürmektedir. Wolfgang Friedmann, Legal Theory, London 1953, 25. Kısım, s. 396- 412 (Tüzel Kişilik Nazariyeleri ve Tatbikat, Çev.T. Ansay, s. 50 – 51); Solaiman, s. 15 vd.; White, s. 74.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1