Türkiye Barolar Birliği Dergisi 158.Sayı

17 TBB Dergisi 2022 (158) Semih Batur KAYA da hak ve özgürlükler bakımından cılız bir halde bırakılmıştır. Zira temel hak ve özgürlükleri sınırlama olanakları iktidar lehine genişletilmiştir. 2. Olağanüstü Halde Temel Hak ve Özgürlüklerin Alacakaranlığı Yukarıda belirttiğimiz gibi kişi doğuştan temel hak ve özgürlüklere sahiptir. Ancak kişi kimi hallerde söz konusu bu hak ve özgürlüklerinden mahrum kalabilmektedir. Gerek kuramsal gerek pratik yönden gerçekten de anayasacılık anlayışı da bu yaklaşımı benimsemiştir. Nitekim Federal Almanya Anayasası’nın 18. maddesi “temel hakların yitirilmesi” başlığını taşımaktadır.34 Bu durum esasında çağdaş çoğulcu demokrasilerde hakların korunması ile de yakından ilgilidir. Burada hak ve özgürlükler yönünden bir alan daraltılması amaçlanmamaktadır. Fakat Türkiye’de olağanüstü hâl hukuki rejimi daha ziyade haklar için bir alacakaranlık kuşağı öngörmektedir. Bu bakımdan özellikle şiddet hareketleri nedeniyle olağanüstü hal ilanında, doğal afet ve 34 Madde şu şekildedir: “Düşünceyi dışa vurma özgürlüğünü, özellikle basın özgürlüğünü (madde 5 fıkra 1), eğitim özgürlüğünü (madde 5 fıkra 3), toplanma özgürlüğünü (madde 8), örgütlenme özgürlüğünü (madde 9), mektup, posta ve telefon haberleşmelerinin gizliliğini (madde 10), mülkiyet (madde 14) veya sığınma hakkını (madde 16a) özgür demokratik temel düzene karşı kötüye kullanan kişi, bu temel haklarını yitirir. Hakkın yitirilmesine ve bunun kapsamına Federal Anayasa Mahkemesi tarafından karar verilir.” Türkiye’de de benzer fakat daha ağır şartların olduğu bir düzenleme mevcut olmuştur. Nitekim 1982 Anayasası’nın oluşturulması safhasında Anayasa Komisyonu’nun Danışma Meclisine sunduğu taslakta 13. madde aynen şu şekilde düzenlenmiştir: “Bu Anayasa’da yer alan hak ve özgürlüklerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devleti’nin ce Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, temel hak ve özgürlükleri yok etmek, devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayrımı yaratmak ya da sair herhangi bir yoldan komünizme, faşizme veya dini temellere dayanan bir devlet düzenini kurmak amacıyla kullanılamaz; bu amaçla kullananlar, kötüye kullandıkları hak ve özgürlüğü kaybeder. Hak kaybı hükmü mahkemelerce verilir.” Bkz. “04/08/1982 tarihli 120’nci Birleşim Tutanaklarına Ek Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Tasarısı”, Danışma Meclisi Tutanak Dergisi, S. 166, C. 7, s. 10. Fakat daha sonra bu madde revize edilmiş ve eleştirel kimi noktalardan temizlenmiştir. Bu bağlamda Kaboğlu’na göre askerlerin de rolü olmuştur. Öyle ki askerler sivillere göre daha çok hak ve özgürlüklere sahip çıkmıştır. İbrahim Ö. Kaboğlu, “Haktan Mahrumiyet Mümkün mü?”, BirGün, 21/02/2008.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1