461 TBB Dergisi 2022 (158) Gökey SARAÇYAKUPOĞLU / Ali ÖZGÖKTAŞ Her ne kadar UHE tarafından çeşitli çalışmalar yapılmış olsa da, taslak düzenlemeler bir uluslararası andlaşma haline getirilememiştir. Bu durum, UHE’den sonra yapılan çalışmalar açısından da geçerliliğini korumuştur. Nitekim Uluslararası Hukuk Derneği6,7, Amerikan Hukuk Enstitüsü8 ve Harvard Uluslararası Hukuk Araştırma Çalışmaları9 kapsamında yapılan, asıl amacı karasularının sınırlandırılması ve genişliğinin belirlenmesi olan girişimler de büyük oranda başarısızlıkla sonuçlanmıştır.10 kaynaklanır. Van Bynkershoek, kuralı, bir devletin denizdeki egemenliğinin de ancak topların menzilinin uzandığı yere kadar olduğu şeklinde yorumlamıştır. Bu kurala “cannon shot rule” (top atışı kuralı) da denilmektedir. 1782’de İtalyan Ferdinando Galiani (1728-1782) topların menzilinin üç deniz mili olduğunu belirtmiş ve top atışı kuralına dayanarak, devletin egemen olduğu deniz alanlarının genişliği açısından yeknesaklığın sağlanması amacıyla karasularının genişliğinin üç deniz miline sabitlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Sonrasında bu kural birçok devlet tarafından benimsenmiştir. 1930 Uluslararası Hukukun Kodifikasyonu Konferansı’na giden süreçte karasularının genişliği sorununun çözülmesine yönelik hazırlık çalışmalarını yapmakla görevlendirilen alt komiteye Alman hukukçu Walther Schücking tarafından sunulan raporda, silah teknolojisindeki gelişmeler sonucunda kıyı toplarının menzilinin artması sebebiyle, bu topların menzilinin karasularının genişliği açısından bir ölçüt olarak ele alınmasının mümkün olmadığı ve devletlerin karasularını tek taraflı işlemler yoluyla farklı alanlara ayırarak bu alanlarda üç deniz milinin üstünde genişlikler belirlemek suretiyle egemenliklerini tesis ettikleri belirtilmiştir. Bu durum, Schücking’in üç deniz mili kuralının bir gelenek hukuku kuralı olmadığını iddia etmesine neden olmuştur. (Acts of the Conference for the Codification of International Law Vol. I-Plenary Meetings, LoN Doc. C.351.M.145.1930.V.,1930, s. 26-75) 6 “International Law Association” 7 Uluslararası Hukuk Derneği’nin 1924 yılındaki Stockholm Oturumu’nda, karasularına ilişkin bir andlaşma teklifi hazırlamakla görevlendirilen Profesör Alejandro Alvarez raporunu ve taslak andlaşmayı sunmuştur. “Barış Zamanında Deniz Yetki Alanlarına İlişkin Kurallar” başlıklı bu taslak andlaşmada, kendini oluşturan adaların her birinin ayrı ayrı karasularının olmayacağı; buna karşın bir birim olarak düşünülen takımadanın kendine münhasır karasuları alanı olacağı belirtilmiştir. Bununla beraber, takımadaların karasularının nasıl belirleneceğine ilişkin olarak 6. maddede çeşitli düzenleme önerileri getirmiştir. Bu maddeye göre: “Karasularının dışında kalan ya da dış sınırında bulunan adalar için bu adaların etrafına özel bir karasuları alanı oluşturulacaktır. Takımadaların mevcudiyeti halinde adalar bir bütün olarak kabul edilecek ve karasularının genişliği, takımadanın merkezinden en uzakta bulunan adalardan itibaren ölçülmeye başlanacaktır.” (Alvarez’den akt. Mohamed Munavvar, “Ocean States: Archipelagic Regimes in the Law of the Sea”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Dalhousie University 1993, s. 139.) 8 “American Society of International Law” 9 “Harvard Research in International Law” 10 Hüseyin Pazarcı, Uluslararası Hukuk Dersleri, Turhan Kitabevi Yayınları, Ankara 2014, C. 2, s. 299.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1