Türkiye Barolar Birliği Dergisi 159.Sayı

201 TBB Dergisi 2022 (159) Hüseyin ACAR ğer koşullar da mevcut ise, TCK’nın 266. maddesindeki “Görevi gereği olarak elinde bulundurduğu araç ve gereçleri bir suçun işlenmesi sırasında kullanan kamu görevlisi hakkında, ilgili suçun tanımında kamu görevlisi sıfatı esasen göz önünde bulundurulmamış ise, verilecek ceza üçte biri oranında artırılır” hükmü gereğince ceza artırılacaktır.68 Ayrıca sadece gerçek kişiler bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçunun faili olabilir. Tüzel kişilerin bu suçun faili olması mümkün değildir. (TCK md. 20/2).69 2. Mağdur Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma suçunun belirli bir mağduru bulunmamakla birlikte bu suç ile korunması amaçlanan hukuksal değer her bir bireyin sağlığıdır. Dolayısıyla toplumda yaşayan herkesin sağlığının zarar görme ihtimali bulunduğundan suçun mağduru da toplumu oluşturan üyelerin her biridir.70 Öğretide bazı yazarlar tarafından suçun mağduru “genel anlamda tüm toplum” olarak ifade edilmektedir.71 Hafızoğulları/Özen, ise suçun mağdurunun toplum olmadığını, suçun mağdurunun, aldığı karantina tedbirlerine uyulmayan “yetkili makam, yani kamu idaresi olduğunu ileri sürmektedir.72 Ancak 195. maddede yer verilen suç tipi 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu sistematiği içinde topluma karşı suçlar arasında kamunun sağlığına karşı suçlar bölümünde düzenlenmiştir. Dolayısıyla 765 sayılı Eski TCK’nın aksine artık söz konusu suçun kamu idaresi aleyhine işlendiği kabul edilmediğinden, aldığı bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere uyulmamış olan kamu görevlisini suçun mağduru olarak değerlendirmemek gerekir.73 68 Kangal, s. 436. 69 Kangal, s. 437. 70 Kangal, s. 437. 71 Çakmut, s. 546; Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 6036. 72 “…Ancak, öteki suçlardan farklı olarak, suçun mağduru, toplum değildir. Madem suçun omurgasını “karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymamak” oluşturmaktadır, hukuki konuya rağmen, suçun mağduru, aldığı karantina tedbirlerine uyulmayan “yetkili makam”, yani kamu idaresi olmaktadır. Norm koyma tekniği ile bağdaşmayan bu düzenleme Tarihi Kanun Koyucunun tutarlı bir “sistem fikrine” sahip olmadığına işaret etmektedir.” Hafızoğulları/Özen, s. 128. 73 Aynı yönde Kangal, s. 437.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1