Türkiye Barolar Birliği Dergisi 161.Sayı

101 7BB 'HUJLVL 6Hda <a÷PXU 6h0(5 husus sanığın kısmi bir ödeme yapması hükmün açıklanmasının geri bırakılması için yeterli olmayıp bu hususta suçtan zarar görenini rıza göstermiş olması da önem arz etmemektedir.44 İfade etmek gerekir ki somut olayda zarar bulunmaması yani işlenen suç neticesinde bir zarar oluşmaması veyahut bir zarar neticesinin aranmadığı hallerde de hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Kanun koyucu m. 231’de bu karar türüne başvurmak için bir zarar şartı aramamış olup zarar neticesinin doğduğu haller bakımından bir düzenleme getirmiştir.45 Ayrıca zararın hangi sanık tarafından giderildiği önem arz etmemekte olup sanıklardan birinin tüm zararı gidermesi halinde diğer sanıklar bakımından da koşulları oluştuğu halde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.46 44 Doktrinde bu duruma ilişkin ayrı bir düzenlemenin getirilmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bakınız: Özbek/ Doğan/Bacaksız, s. 692. 45 Hakeri/Ünver, s. 692; Yenisey/Nuhoğlu, s. 824; Şahin/Göktürk, s. 196. “Maddi zararın bizzat sanık tarafından yerine getirilmesi gerekmeyip, sanık adına onun bilgisi ve rızası tahtında üçüncü kişiler tarafından da tazmin, aynen iade veya eski hale getirme suretiyle giderilmesi de olanaklıdır. Ancak, herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar yönünden bu koşul aranmayacaktır. Örneğin, 6136 sayılı Kanun’un 13. maddesine aykırılık halinde, herhangi bir zarar bulunmadığından zararın giderimi koşulu aranmaz. Zararın belirlenmesinde hâkim, ceza yargılamasında şahsi hak davasına yer verilmediği gerçeğini de göz önünde bulundurmak koşuluyla, kanaat verici basit bir araştırma yapmalı, hukuk hâkimi gibi gerçek zararı tam anlamıyla saptamaya çalışmamalıdır. Zira, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesindeki düzenleme, kişinin ileride hukuk mahkemesinde şahsi hak davası açmasına ve giderilmediğini düşündüğü gerçek zararının saptanarak kalan kısmına da hükmedilmesini isteme yönünden bir engel oluşturmamaktadır.”, Yrg. CGK, E. 2008/11-250, K. 2009/13, T. 3.2.2009, https://karararama.yargitay.gov.tr/, (E.T:09.12.2021). 46 Hakeri/Ünver, s. 694. “Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 esas2009/13 karar sayılı içtihadında; “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından birisi de suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesidir. Burada, uğranılan zararlardan kastedilen maddi zararlar olup manevi zararlar bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Maddi zararın bizzat sanık tarafından yerine getirilmesi gerekmeyip, sanık adına onun bilgisi ve rızası tahtında üçüncü kişiler tarafından da tazmin, aynen iade veya eski hale getirme suretiyle giderilmesi de olanaklıdır. Ancak, herhangi bir zararın doğmadığı veya zarar doğurmaya elverişli bulunmayan suçlar yönünden bu koşul aranmayacaktır” şeklinde karar verildiği nazara alındığında, Somut olayda; sanık hakkında konut dokunulmazlığını ihlâl suçundan mahkûmiyet kararı verildiği, sanığın adlî sicil kaydının bulunmadığı, konut dokunulmazlığını ihlâl suçunun somut zarar suçu olmadığı, bu itibarla, yukarıda belirtilen objektif koşulların yanı sıra mahkemece takdire dayalı subjektif koşul da ortaya konularak, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilmeyeceğinin belirlenmesi gerekirken,

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1