Türkiye Barolar Birliği Dergisi 161.Sayı

341 7BB 'HUJLVL 6H]HUFan B(.7$ù $OL g='(0ø5 nın ortaya koyduğu pek çok kararda sözü edilen durumları görmek mümkündür. Bu kararlarda önemli ölçüde AİHS’e atıfta bulunulması, devletlerin konuya ilişkin uluslararası teamül hukuku kuralına ilişkin algısına kanıt niteliğindedir. Ancak AİHS hükümlerinin uluslararası teamül hukukuna pratik etkisi sınırlıdır. Zira AİHS’te garanti edilen haklar zaten ulusal boyutta korunmaktadır. AİHM’in temel amacı, devletlerin insan haklarına ilişkin yükümlülükleri söz konusu olduğunda, birbiriyle çatışan uluslararası yükümlülüklere girmemelerini sağlama sorumluluğunu belirtirken, uluslararası hukukun uygulanabilir farklı kurallarının uyumlu bir şekilde bir arada var olmasını sağlamaktadır. Başka bir ifadeyle AİHM, AİHS’in uluslararası hukukun diğer kuralları üzerinde fiili bir önceliğe sahip olacağı yönünde bir pozisyon almamaktadır. Bu süreçte Avrupa devletlerinin insan haklarına ilişkin daha proaktif olmalarını, böylece normatif süreçlere dahil olması gerektiğinin de altını çizmektedir. Ancak temel hak ve özgürlüklerin kapsamının çözümünde, yasama organın ağırlığı göz ardı edilemez. Diğer taraftan insan haklarının, uluslararası teamül hukukuna dayanmamakla birlikte, herhangi bir andlaşma ile oluşturulmayan, ancak uluslararası teamül hukuk kuralı oluşumunun katı gerekliliklerine de tabi olmayan, bir alana denk düştüğü de söylenebilir. Bu çalışma temel olarak, kendisinden sonraki çalışmalar için bazı soruları gündeme getirmeyi amaç edinmiştir. Örneğin AİHS’in bazı bölümlerinin uluslararası teamül hukuku kuralı olduğu göz önüne alındığında; insan haklarının korunmasının uluslararası ve bölgesel düzeydeki yükümlülükleri arasında bir çatışma olması durumunda, uluslararası ve bölgesel teamül hukuku arasındaki ilişki nasıl açıklanmalıdır? Teamül hukuku meselesi olarak, ağır ve büyük ölçekli insan hakları ihlallerinden kaynaklanan durum ile özellikle diğer devletlerin maruz kalabileceği tepkilerin çeşitliliği bakımından daha düşük yoğunluktan kaynaklanan hak ihlalleri arasında bir ayrım yapılması gerekir mi? Öte yandan Avrupa devletlerinin birleşmesiyle kurulan Avrupa Birliği’nin AİHS’e Birlik olarak katılması durumunda, üye devletlerde ortak olan; uluslararası teamül hukuku kuralları ve AİHS arasındaki ilişki nasıl açıklanacaktır? Elbette bu soruları çoğaltmak mümkündür; bu konuda daha fazla akademik çalışma ve hukuki analiz gereklidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1