EYLÜL - EKİM / SEPTEMBER - OCTOBER: 2022 YIL/YEAR: 35 SAYI/ISSUE: 162 1988 yılından bu yana yayımlanan Türkiye Barolar Birliği Dergisi, 2002 yılından itibaren “Hakemli Dergi” olarak yayımlanmakta olup 2010 yılından bu yana da TÜBİTAK-ULAKBİM Hukuk Veri Tabanında dizinlenmektedir. HAKEMLİ BİR DERGİDİR
Sahibi / Owner Av. R. Erinç Sağkan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sorumlu Müdürü / Managing Director Av. Veli Küçük, TBB Genel Sekreteri Yayından Sorumlu Başkan Yardımcısı/ VicePresident Head of the Publishing Department Av. Gürkan Altun, TBB Başkan Yardımcısı Genel Yayın Yönetmeni / Executive Editor Av. Özlem Bilgilioğlu Eşgüdüm Kurulu / Board of Coordination Av. Gürkan Altun Av. Veli Küçük Av. Gökhan Bozkurt Av. Özlem Bilgilioğlu Yayın Kurulu Özlem Bilgilioğlu Türkiye Barolar Birliği Genel Yayın Yönetmeni Gizem Özkan Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk ABD Araştırma Görevlisi Mustafa Horuş Türkiye Barolar Birliği Yayın İşleri Sorumlusu Danışma Kurulu / Board of Advisors* Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Ayşe Havutçu Yaşar Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Ayşe Nuhoğlu Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Durmuş Tezcan İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu Okan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Muhammet Özekes Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Sibel Özel Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Sultan Üzeltürk Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Türkan Yalçın Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi *(İsme göre alfabetik sıralanmıştır) Türkiye Barolar Birliği Dergisi hakemli bir dergidir. / Türkiye Barolar Birliği Dergisi (Union of Turkish Bar Associations Review) is a refereed review. Türkiye Barolar Birliği Dergisi’nin yayın dili Türkçe’dir. İki ayda bir (Ocak, Mart, Mayıs, Temmuz, Eylül, Kasım aylarında) yayımlanır. / Issued bimonthly (January, March, May, July, September, November). Dergide yayımlanan yazılarda ileri sürülen görüşler yalnızca yazarlarına aittir. / Articles published in these series express solely the views of the authors. Dergide yayımlanan yazılar, kaynak gösterilmeden başka bir yerde yayımlanamaz. / Articles published in these series can not be republished without citation. Türkiye Barolar Birliği Dergisi TÜBİTAK - ULAKBİM Hukuk Veri Tabanında dizinlenmektedir. / Türkiye Barolar Birliği Dergisi (Union of Turkish Bar Associations Review) is being permanently indexed in TÜBİTAK - ULAKBİM law database. İletişim Adresi / Communication Address Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı Yayın İşleri Mudürlüğü Oğuzlar Mah. Av. Özdemir Özok Sokak No: 8 06520 Balgat - ANKARA Tel: (0312) 292 59 00 (pbx) Faks: (0312) 286 55 65 web:www. barobirlik.org.tr e-posta: [email protected] Abonelik / Subscription Yıllık abone bedeli: 300 TL. Sayfa Tasarımı ve Ofset Hazırlık / Page Design and Offset Preparation Türkiye Barolar Birliği Yayın İşleri Basım Yeri / Printed by Şen Matbaa (0312) 229 64 54 - 230 54 50 Özveren Sokak 25/B Demirtepe - Ankara www.senmatbaa.com Basım Tarihi / Printing Date : 27. 09. 2022
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ DERGİSİ YAYIN POLİTİKASI, YAYIN KURALLARI ve ETİK İLKELERİ Dergi’nin yayın politikası ve etik ilkeleri, Dergi’ye yazı gönderen yazar tarafından kabul edilmiş sayılır. Yayın, imla ve yazım kurallarına uygun olarak düzenlenmeyen, Türkçenin doğru kullanılmadığı yazı, hakemlere dahi gönderilmeden diğer kriterleri taşısa da Dergi Yayın Kurulu tarafından reddedilebilecektir. Bu nedenle her bölümdeki ilke ve kurallar yazar tarafından titizlikle kontrol edilerek uygun olmayanlar düzeltilmeli, eksiklikler giderilmelidir. Yayın Politikası 1. 1988 yılından bu yana yayınlanan Türkiye Barolar Birliği Dergisi (Dergi), 2002 yılından itibaren “hakemli dergi” olarak yayınlanmakta olup 2010 yılından bu yana da TÜBİTAKULAKBİM TR Dizin Hukuk Veri Tabanında dizinlenmektedir. Dergi iki ayda bir yayınlanmakta olup yazı dili Türkçedir. 2. Dergi “hakemli” olarak TR Dizin’de taranan “hakemli bir dergi” olduğu için Dergi’ye gönderilen tüm yazıların hakemlere gönderilmesi gerekli ve zorunludur. Yazarın talebine bağlı olarak yazının hakemlere gönderilmeden yayınlanması mümkün olmayıp yazar tarafından böyle bir istekte bulunulmamalıdır. Yazı hakemlere gönderildikten sonra hakemlerin önerisi/onayı ve editörün takdiriyle, istisnai olarak, bazı yazıların hakemsiz olarak Dergi’de yayınlanmasına karar verilebilir. 3. İlk maddedeki kural “çeviriler” için de geçerli olup çeviri olarak gönderilen yazıların makalede aranan tüm koşulları taşıması gereklidir. 4. Yazar tarafından Dergi’de yayınlanma istemiyle aynı anda sadece bir yazı gönderilebilir. Anılan yazı yayınlandıktan/değerlendirme süreci tamamlandıktan sonra ikinci yazı gönderilmelidir. 5. Yazının Dergi Yayın Politikası, Etik İlkeleri ve Yayın Kuralları’na uygun olması halinde, hakem raporlarından sonra netlik kazanmak üzere Dergi’nin hangi sayısının yayın listesine alındığı, Editör tarafından yazara bildirilir. Dergi’ye gönderilen yazıların yoğunluğu nedeniyle gelen yazıların sıraya konulması hususu ve TR Dizin 2020 yılı zorunlu kriterleri arasında yer alan “Dergi her bir sayısında yer alacak makale sayılarının orantılı olmasına dikkat edilmeli, sayı/cilt arasındaki makale sayısı dengeli olmalıdır” kuralı yazar tarafından dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda Editör tarafından yazının Dergi’nin hangi sayısının yayın listesine alındığı yazara bildirildiğinde, bu bildirim yazar tarafından kabul edilmiş olur (Örneğin: Şubat/2021 itibarıyla Dergi’ye bir yazı gönderildiğinde, yazının kabul edildiği ve hakem raporlarından sonra netlik kazanmak üzere Dergi’nin Kasım- Aralık/2021 sayısının yayın listesine alındığı yazara bildirildiğinde, yazar bunu kabul etmiş olur ve daha sonra herhangi bir itiraz/yazının daha önceki bir sayıya alınmasını isteme gibi bir hakkı söz konusu olmaz). Editörün bildiriminde belirtilen tarih ve sayı yazar tarafından kabul edilmediği takdirde, yazar makalesini çekmek hakkına sahip olup bu durumu derhal bildirmelidir. 6. Ön düzeltme; yazının Dergi Yayın Politikası, Etik İlkeleri ve Yayın Kuralları’na uygun bir şekilde düzeltilmesini, “makalenin gönderim tarihi”; yazının Dergi Yayın Politikası, Etik İlkeleri ve Yayın Kuralları’na uygun bir şekilde gönderildiği tarihi, “makalenin kabul tarihi”; yazının hakem değerlendirme sürecinin tamamlanıp onaylandığı tarihi ifade eder.
7. Her yazı, yazara bildirilen sayının yayınlanacağı tarihe yetişecek şekilde, -yazıların hakemlere gönderilmesi, hakemlerce onaylanması, gerekirse düzeltmelerin yapılması, tasarıma gönderilmesi, son kontrolden sonra web sitesine eklenmesi, ODİS’e ve matbaaya gönderilmesi süreçleri göz önünde bulundurularak- en az iki hakeme gönderilir. İki hakemden biri olumsuz kanaat belirttiği takdirde yazı üçüncü bir hakeme gönderilir veya Editör tarafından takdir hakkı kullanılır. 8. Yazı, “kör hakemlik” sistemi uyarınca, yazarın ad ve soyadı yazı metninden çıkarılarak hakemlere gönderilir. Yazara da yazının hangi hakemlere gönderildiği konusunda bilgi verilmez. 9. Hakem/hakemler tarafından yazının yayınlanması uygun bulunmadığı takdirde bu durum yazara bildirilir. Ret raporlarının yazara gönderilmesi zorunluluğu yoktur. Yazının yayınlanamayacağına ilişkin bildirim, yazının yayın listesinde bulunduğu sayının süreci tamamlandıktan sonra ilgili sayının yayınlanmasıyla eş zamanlı olarak yapılır. 10. Hakem rapor/raporları düzeltme içeriyorsa; rapor, hakem/hakemlerin adı belirtilmeksizin yazara gönderilir. Yazının düzeltilmiş hali hakeme gönderildikten sonra hakem tarafından ikinci bir düzeltme istenebilir. İkinci düzeltmeden sonra yazının hakem tarafından onaylanmaması halinde yazardan üçüncü bir düzeltme istenmez ve yazı reddedilir/reddedilmiş sayılır. Hakemler tarafından onaylanan/düzeltme istenip rapora uygun olarak düzeltildikten sonra onaylanan yazı, alındığı sayının yayın listesine ilişkin süreç tamamlandıktan sonra Dergi’nin ilgili sayısında yayınlanır. Hakem rapor/raporlarında düzeltme istenmiş ancak raporda belirtilen hususlar yazar tarafından süresinde yerine getirilmemişse, bir defaya özgü olmak üzere yazı, alındığı yayın listesinden sonra gelen sayının yayın listesine aktarılır. 11. Yazı yukarıda 4. maddede belirtildiği şekilde yayın listesine alınmış ancak hakem raporları -çok istisnai de olsa- süresinde sunulmamışsa, yazı, alındığı yayın listesinden sonra gelen sayının yayın listesine aktarılır ve bu sayıda anılan yazıya ilişkin sürecin tamamlanması sağlanır. 12. Dergi’ye gönderilecek yazının; özgün, başka bir yerde yayınlanmamış veya yayınlanmak üzere başka bir yere gönderilmemiş olması gerekmektedir. 13. Türkiye Barolar Birliği, yayınlanması kabul edilen yazıların basılı ve elektronik yayın haklarına sahip olur. 14. Yazara ve hakemlere, talep etmeleri halinde telif ücreti ödenir. 15. Yazara, yazısının yayınlandığı sayıdan üç adet, hakemlere ise hakem incelemesi yaptıkları sayıdan birer adet Dergi gönderilir. Dergi’nin kitap olarak kendisine gönderilmesini isteyen yazarın, yazıyı gönderirken adresini ve telefon numarasını da belirtmiş olması gerekmektedir. 16. Talep etmeleri halinde hakemlere makalenin hakem incelemesinin yapıldığı ve raporunun hazırlandığına ilişkin bir yazı gönderilir. Yayın Kuralları 1. Yazı, [email protected] adresine gönderilmelidir. 2. Yazı, ana bölümlerde 1,5 satır aralığı ile 12 punto; dipnotlarda tek satır aralığı ile 10 punto kullanılarak Times New Roman karakterinde yazılmalıdır. 3. Yazarın ad, soyadı ve unvanını, makalede yer almasını istediği şekliyle ve Dergi’de yer alan yazı formatına uygun olarak yazıya eklemesi gereklidir.
4. Kurum, e-posta adresi, ORCID ve makalenin gönderim tarihi (ön düzeltmeden sonraki gönderim esas alınarak) bilgilerinin belirtilmesi zorunlu olup aynı sırada makalenin ilk sayfasına dipnot olarak eklenmelidir. 5. Dergi’nin belirlediği yazı formatı dışında kalan kısımlar, yazıdan çıkarılmalıdır (kapak, içindekiler, kısaltmalar vs. kısımlar). 6. Yazının ilk sayfasında makalenin başlığı, İngilizce başlık, özet, anahtar kelimeler, İngilizce özet ve İngilizce anahtar kelimeler bölümlerine belirtilen sırada yer verilmeli, bu bölümler çok uzun ise kısaltılmalıdır. 7. Dipnot numaralandırmaları, noktalama işaretlerinden (nokta, virgül, noktalı virgül, üç nokta, ünlem, soru işareti vs. noktalama işaretlerinden) sonra yapılmalıdır. 8. Dipnotlarda ve kaynakçada, koyu renkle, altı çizili ve/veya italik yazılan kısımlar (yayın kurallarında italik yazılacağı belirtilenler hariç) düzeltilmeli ve internet kaynaklarındaki alt çizgiler kaldırılmalıdır. 9. Dipnotlar sayfa altında gösterilmeli, dipnotlarda, yazarın adı soyadı şeklindeki düzene uyulmalı, yazar ad ve soyadının sadece baş harfleri büyük ve ad soyadının sonunda sadece virgül olmalıdır. Örneğin: Faruk Erem, Verilen kaynak makale ise makale adı çift tırnak içine alınmalı, sadece eser adı italik verilmeli, yayınevi, ili, baskı yılı ve sayfa sayısı sırasıyla yazılmalıdır. Örneğin: Faruk Erem, “Ceza Hukukunda Meslek Sırrı”, AÜHF Dergisi, Ankara 1943, C. x, S. x, s. xx. 10. Yazının kaynakça kısmında, yazarın soyadı adı şeklindeki düzene uyulmalı, varsa numaralandırmalar kaldırılmalı, yazar soyadı ve adının sadece sonuna virgül konmalıdır. Örneğin: Erem Faruk, “Ceza Hukukunda Meslek Sırrı”, AÜHF Dergisi, Ankara 1943, C. x, S. x, s. xx. Kaynakça kısmı; Kitaplar, Makaleler, Mahkeme Kararları, İnternet Kaynakları, Diğer Kaynaklar gibi bölümlere ayrılarak yazılmalıdır. 11. Dipnotlarda ve kaynakçada yazar ve eser adlarının doğru yazıldığından emin olunmalıdır. İmla ve Yazım Kuralları Aşağıdaki hususlar (yazı metni, alıntı metin, dipnot ve kaynakça dahil olmak üzere) gözden geçirilerek uygun olmayan kısımlar düzeltilmelidir: 1. Kurum, kuruluş, kurul, birleşim, oturum ve iş yeri, kanun, yönetmelik, anlaşma, sözleşme adlarına gelen eklerin kesme işaretiyle ayrılması, Örneğin: Anayasa Mahkemesi’nin, Avukatlık Kanunu’nun, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. Eş anlamlı kelimelerden birinin tercih edilmesi ve metin içinde yeknesaklığın sağlanması için yazının tamamında sadece birinin kullanılması, Örneğin: Yasa veya kanun kelimelerinden birinin tercih edilip kullanılması 3. Rakamlardan sonra gelen kelimelerin küçük harfle başlaması, Örneğin: 5237 sayılı Kanun, Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesi, 19. yüzyıl, 01.01.2019 tarihli, 2. baskı 4. Alm. (Almanca), İng. (İngilizce), Oğuzlar Mah. Prof. (Profesör), Dr. (Doktor), Av. (Avukat), haz. (hazırlayan), çev. (çeviren) gibi kısaltmalar hariç olmak üzere SGK, TTK, 13. CD, YHGK, TCK gibi kısaltmalarda nokta kullanılmaması, 5. Kısaltmalarda takıların kısaltma okunuşuna göre verilmesi, Örneğin: TCK’nın, İYUK’un
6. Kısaltmaların birden fazla kullanılış şekli varsa birinin tercih edilmesi ve metin içinde ve dipnotlarda aynı şekilde kullanılması, Örneğin: syf., sh., s.’den birinin tercih edilmesi 7. Noktalama işaretlerinin (özellikle tırnak işareti ve kesme işaretinin) yazının her yerinde aynı karakterde yazılmış olmasına özen gösterilmesi, 8. Tarih yazılışında 01.01.2019 şeklindeki kullanımın tercih edilmesi, 9. 1. veya 1’inci yazılışından birinin tercih edilmesi, 10. Tezcan/ Erdem/ Önok, şeklinde yazılışın değil aralık verilmeden Tezcan/ Erdem/ Önok şeklinde yazılışın tercih edilmesi, 11. Noktalama işaretlerinden (nokta, virgül, noktalı virgül, üç nokta, ünlem, soru işareti vs. noktalama işaretlerinden) ve her kelimeden sonra bir harf boşluk bırakılmasına özen gösterilmesi, 12. Yazı içinde kullanılacak kısaltmalara; ilk seferinde açık haliyle birlikte parantez içinde kısaltılmış hali, sonrasında sadece kısaltılmış hali olmak üzere yer verilmesi, 13. Farklı kaynaklardan alıntı yapılmasından kaynaklanan her türlü farklı yazımın kontrol edilerek yeknesaklığın, yazı düzeninin sağlanması. Etik İlkeler 1. Yazar tarafından başka bir yazara ait yazının kendine aitmiş gibi gönderilmesi veya gönderilen yazıda büyük/küçük oranda atıf yapılmadan alıntı yapılmış olması veya yazının tamamına yakınının, atıf yapılsa da başka bir yazı/yazılardan oluşması; kişiye özgü bir durum olup sorumluluk tamamen yazara aittir. 2. Yazı, intihal, sahtecilik, çarpıtma, tekrar yayın, dilimleme, haksız yazarlık ve diğer etik ihlali türlerini içermemelidir. 3. Yazarın gönderdiği çalışmanın özgün olması Dergi kriterlerinin başında gelmektedir. 4. Yayınlanmak üzere gönderilen çalışmanın herhangi bir nedenle Dergi’den çekilmek istenmesi halinde yazıyla (maille) derhal bildirilmesi gerekir. 5. Hakem değerlendirme süreci tamamlanmış bir makale, makul bir gerekçe gösterilmeksizin yazarı tarafından geri çekilmemelidir. 6. Makalede araştırma ve yayın etiğine uyulduğuna dair ifadeye yer verilmelidir. 7. TR Dizin kriterleri gereği, etik kurul izni gerektiren çalışmalarda, izinle ilgili bilgilere (kurul adı, tarih ve sayı no) yöntem bölümünde ve ayrıca makale ilk/son sayfasında yer verilmelidir. Olgu sunumlarında, bilgilendirilmiş gönüllü olur/onam formunun imzalatıldığına dair bilgi makalede yer almalıdır. Kullanılan fikir ve sanat eserleri için telif hakları düzenlemelerine uyulması gerekmektedir. 8. Dergi tarafından farklı kurumlardan, görüş bildirdikleri konunun uzmanı olan hakemler atanmalı, tarafsızlık ve çeşitlilik ilkelerine dikkat edilmelidir. Hakemler, değerlendirilen yazı sahibinin tabi olduğu etik kurallara bağlı ve bu kuralları titizlikle uygulamak durumunda olmalıdırlar. Dergi’de yayınlanmış makalelerde kurum ve yazar çeşitliliğine özen gösterilmeli, araştırma ve yayın etiğine uygun olmayan yazılar kabul edilmemelidir.
İ Ç İ NDE K İ L E R / CONT ENT S BAŞKAN’DAN / FROM the PRESIDENT HAKEMLİ MAKALELER / REFEREED ARTICLES 1 Burak ERDEM Güçlü Yürütme Organının Egemen Olduğu Afrika Başkanlık Sistemleri ve Nijerya Örneği / African Presidential Systems in which the Powerful Executive Branch Dominates and the Example of Nigeria 43 Bahattin ARAS Cezaevlerinde Hükümlü ve Tutuklulara Yönelik Zor Kullanılmasının ve Kelepçe Takılmasının Sınırları / Limits of The Use of Force and Handcuffs Against Convicts and Detainees in Prisons 105 Kazım Furkan AĞKUŞ / Oğuz BANDIR Ceza Muhakemesinde Temyiz Kanun Yolu ve Getirdiği Tartışmalar / Cassation in Criminal Procedure and Relevant Discussions 155 Müzeyyen EROĞLU DURKAL / Aynur HASOĞLU İdari Yargı Kararlarının Yerine Getirilmesinde Zamanaşımı Sorunu / The Problem of Statute of Limitations in Fullfilling Administrative Judicial Decisions 183 Pınar ALTINOK ORMANCI Türkiye’de Yoksulluk Nafakasına İlişkin Güncel Gelişmeler ve Nafakanın Süreye Bağlanması Meselesi – İsviçre Hukukuyla Karşılaştırmalı Bir İnceleme / Current Developments Regarding Post-Divorce Maintenance in Turkey and the Issue of Limiting its Duration- a Comparative Study with Swiss Law 205 Emel BADUR Boşanma Davalarında Kişisel Sağlık Verilerinin Korunması / Protection of the Personal Health Data in Divorce Cases 251 Didem KAYALI Uluslararası Özel Hukuk Perspektifinden Akıllı Sözleşmeler / Smart Contracts from the Perspective of Private International Law 285 Hülya ATLAN GÜRER Zamanaşımından Feragat / Waiver of the Prescription
329 Artür KARADEMİR İsviçre ve Amerikan Hukukuyla Karşılaştırmalı Olarak Yolda ve Eğitimde Geçen Sürelerin Çalışma Süresiyle İlişkisi / The Relationship between Travel Time, Time Spent in Training Programs and Working Time: A Comparative Analysis of Turkish, Swiss and American Law 367 Özde DEREBOYLULAR Kuzey Kıbrıs Hukukunda Tutuklama Tedbirinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Işığında Değerlendirilmesi / The Evaluation of the Arrest Measure in the Law of North Cyprus in the Context of European Convention on Human Rights
başkan’dan Değerli Meslektaşlarım, Türkiye Barolar Birliği Dergisi’nin Eylül-Ekim 2022 sayısını sizlere ulaştırmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Eylül ayı başı itibariyle yeni adli yılı açmış bulunuyoruz. Yeni adli yılın ülkemize, yargı sistemimize, meslektaşlarımıza hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Adli yıl açılış konuşmamda da dikkat çektiğim üzere, yargı sistemimizin sorunları ve onun kurucu unsurlarından olan savunmanın içerisinde bulunduğu olumsuz tablo sadece “yargıya işi düşmüşlerin” meselesi değildir. Yargının bir bütün olarak kalitesinin artırılması, sadece avukatlarla ya da yargı camiasıyla sınırlı bir “meslek sorunu” da değildir. Yargıda yapılacak reform; toplumsal, siyasal ve hatta ekonomik alandaki sorunların çözümünün en temel ön koşullarından biridir. Öyle ki, hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının ve yargının hesap verebilirliğinin sağlandığı bir hukuk sistemi; “insan onuruna yaraşır bir gündelik hayat akışının” güvencesidir. Çünkü biliyoruz ki; güçlü, bağımsız ve tarafsız bir yargı olmadan demokrasi olmayacağı gibi; evrensel hukuk ilkeleri üzerinde yükselen güçlü bir savunma makamı olmadan gerçek anlamda bir hukuk devleti de söz konusu dahi olamaz. * Dergimizin bu sayısında anayasa hukuku, idare hukuku, ceza yargılaması hukuku, aile hukuku, medeni yargılama hukuku, sözleşmeler hukuku, iş hukuku ve infaz hukuku alanlarında önemli çalışmalar yer alıyor. Her biri hukuk sistemimiz içerisindeki önemli sorunlara
Başkan’dan ışık tutan bu çalışmalar dolayısıyla, yazarlarımıza; ayrıca makaleleri titiz bir değerlendirme sürecinden geçiren hakemlerimize teşekkür ediyorum. Türkiye Barolar Birliği Dergisi’nin zamanında ve alana katkı sunacak bir içerikle yayınlanması konusunda hassasiyet gösteren dergi emekçilerimize de bir kez daha teşekkür ediyorum. Saygılarımla Av. R. Erinç Sağkan Türkiye Barolar Birliği Başkanı
GÜÇLÜ YÜRÜTME ORGANININ EGEMEN OLDUĞU AFRİKA BAŞKANLIK SİSTEMLERİ VE NİJERYA ÖRNEĞİ AFRICAN PRESIDENTIAL SYSTEMS IN WHICH THE POWERFUL EXECUTIVE BRANCH DOMINATES AND THE EXAMPLE OF NIGERIA Burak ERDEM* Özet: Sömürgeci devletlerden bağımsızlıklarını kazandıkları 1960’lı yıllardan itibaren Afrikalı uluslar, anayasa hazırlama faaliyetlerine yoğun biçimde girişmişler ve hazırladıkları anayasalarda hükümet sistemi tercihlerine de yer vermişlerdir. Kimi devletler, sömürgecilik dönemlerinden miras kalan parlamenter sistemi benimserken kimi Afrika ülkeleri ise tek başlı yürütme organının esas olduğu başkanlık sistemini tercih etmiştir. Bununla birlikte, başkanlık sisteminin benimsendiği Afrika anayasalarının birçoğunun kuvvetler ayrılığı ilkesini hâkim kılabilecek anayasal mekanizmalardan yoksun olduğu gözlemlenmektedir. Bu menfi duruma devletlerde mevcut politik atmosfer, siyasi kültür ve gelenekler ile siyasi katılım olanaksızlıkları gibi etmenler de eklendiğinde Afrika başkanlık sistemleri pratikte, güçlü yürütme organının tek başına egemen olduğu sistemlere evrilmektedir. Gerek siyasi gerek ekonomik açıdan Afrika kıtasının en güçlü devletlerinden biri olan Nijerya’nın hükümet sistemi, bu sava iyi bir örnek teşkil etmektedir. Gerçekten de yasama ve yürütme organları arasındaki dengeyi sağlayabilecek hukuki mekanizmalardan büyük ölçüde mahrum bırakılmış Nijerya Anayasası, ülkede geçerli siyasi konjonktürün de etkisiyle hem parlamento hem de yargısal merciler üzerinde ağır şekilde hâkimiyet kurmuş bir devlet başkanının varlığına zemin hazırlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Afrika Başkanlık Sistemleri, Afrika Hükümet Sistemleri, Büyük Şefler Demokrasisi, Nijerya Hükümet Sistemi Abstract: Since the 1960s, after gaining independence from colonial states, African nations have intensively engaged in constitution-making activities and have included their preferences for the government system in their constitutions. While some states have adopted the parliamentary system inherited from colonial times; some others have preferred the presidential system in which a single-headed executive branch is essential. However, it is observed that most of the African constitutions in which the presidential sys- * Arş. Gör., Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı, [email protected], ORCID: 0000-0003-4462-2648, Makalenin Gönderim Tarihi: 07.04.2022, Kabul Tarihi: 01.09.2022
2 Güçlü Yürütme Organının Egemen Olduğu Afrika Başkanlık Sistemleri ve Nijerya Örneği tem is adopted, lack constitutional mechanisms that can make the principle of separation of powers prevails. When factors such as the current political atmosphere, political culture and traditions, and the infeasibility of political participation in the states are added to this negative situation, African presidential systems evolve into systems in which the strong executive branch dominates in practice. The government system of Nigeria, which is one of the most powerful states in the African continent, both politically and economically, is a good example of this argument. Indeed, the Nigerian Constitution, which has been largely deprived of the legal mechanisms that could ensure the balance between the legislative and executive powers, prepares the ground for the existence of a head of state who has heavily dominated both the parliament and the judicial authorities with the effect of the present political conjuncture in the country. Keywords: African Presidential Systems, Forms of Government in Africa, Big Men Democracy, Form of Government in Nigeria GİRİŞ İlk olarak, modern anlamda ilk yazılı anayasa kabul edilen 1787 tarihli Amerika Birleşik Devletleri Anayasası ile ortaya çıkan başkanlık sistemi, ilerleyen süreçte önce Latin Amerika uluslarını etkilemiş, sonrasında ise etkisini bütün dünyaya yaymıştır. 20. yüzyıla gelindiğinde başkanlık sisteminin ortaya koyduğu siyasi yapıdan en çok etkilenen kıta, şüphesiz Afrika olmuştur. Öyle ki başkanlık sistemini benimseyen, günümüzde mevcut devletlerin neredeyse yarısının Sahra Altı Afrika’da konumlandığı gözlemlenmektedir. Her ne kadar başkanlık sistemini tercih etmiş olsalar da Afrika devletlerinin büyük bir çoğunluğu, ABD örneğinde olduğu gibi yasama ve yürütme organları arasındaki dengeyi sağlamaya elverişli anayasal mekanizmalara hukuk düzenlerinde yer vermemiştir. Tek başlı yürütme organının esas olduğu, yasama ve yürütme organlarının teoride birbirlerinden kesin çizgilerle ayrıldığı bu devletlerde, uygulamada ise oldukça güçlü bir yürütme organıyla karşılaşılmakta; başkan eksenli merkezi otorite, birçok durumda parlamento, yerel yönetim organları ve hatta yargısal merciler üzerinde hâkimiyet kurmaktadır. İki bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde, anayasal düzeyde başkanlık sistemini tercih eden ve hükümet sistemlerini güçlü bir yürütme organı etrafına inşa eden Afrika devletlerin yapısı incelenecek ve bu bağlamda ülkelerde mevcut siyasi atmosfer, seçim sistemleri, siyasi katılım olanakları ile yasama, yürütme ve yargı organlarının birbirleriyle olan ilişkileri genel hatlarıyla ele alınacaktır.
3 TBB Dergisi 2022 (162) Burak ERDEM Çalışmanın ikinci bölümünde ise, güçlü bir yürütme organının esas olduğu gerek siyasi gerek ekonomik açıdan kıtanın en güçlü devletlerinden Nijerya’nın hükümet sisteminin, ilk bölümde anlatılan Afrika başkanlık sistemlerinin genel nitelikleriyle ne denli örtüştüğü hususu, somut veriler ve anayasal hükümler ışığı altında irdelenecektir. Sert kuvvetler ayrılığına dayalı başkanlık sisteminde, yasama ve yürütme organları arasındaki dengenin sağlanmasında oldukça önemli işlevleri haiz karşılıklı etkileşim araçlarının Nijerya hukukunda ne şekilde düzenlendiğine ve bunun ülkede mevcut güçlü yürütme organı üzerindeki tesirine de yine bu bölümde ayrıntılı şekilde değinilecektir. I. AFRİKA BAŞKANLIK SİSTEMLERİ A. AFRİKA’DA BAŞKANLIK SİSTEMLERİNİ ORTAYA ÇIKARAN TARİHSEL SÜREÇ İlk kez on sekizinci yüzyıl sonlarında, Amerika Birleşik Devletleri Anayasası’nın hazırlanış sürecinde ortaya çıkan başkanlık sistemi, bir sonraki yüzyılda bağımsızlığını kazanan Latin ulusları tarafından benimsenerek dünya üzerinde etki doğurmaya başlamıştır. Anayasal sistemlerinin inşasında aydınlanmacı, reformist ve liberal düşünceler ile Kuzey Amerika ve Avrupa devletlerindeki siyasi tecrübelerden büyük ölçüde faydalanmayı hedefleyen Latin milletleri üzerinde en büyük tesire sahip ülke, kuşkusuz Amerika Birleşik Devletleri olmuştur. Henüz genç bir devlet olmasına karşın kuruluş safhasını büyük oranda tamamlaması, bağımsızlık mücadelesini İngiltere gibi güçlü bir sömürgeci monarşiye karşı kazanmış olması olgularıyla birlikte ABD ile Latin devletleri arasındaki coğrafi yakınlık, bu durumun başlıca sebeplerindendir.1 İkinci Dünya Savaşı sonrası, neredeyse tüm dünyada meydana gelen dekolonizasyon süreciyle beraber sömürgeciliğin sona ermeye başlaması, başkanlık sisteminin evrensel çapta yayılma hızını artırmış ve Afrika kıtasında başkanlık hükümet sistemini benimseyen cumhuriyetlerin doğumuna yol açmıştır. Bu durumun temel nedeni, 1 Murat Açıl, Latin Amerika Ülkelerinde Başkanlık Sistemi, On İki Levha, 2018, s. 9-10; Şule Özsoy Boyunsuz, Dünyada Başkanlık Sistemleri, İmge Kitabevi, 2017, s. 79-80.
4 Güçlü Yürütme Organının Egemen Olduğu Afrika Başkanlık Sistemleri ve Nijerya Örneği bağımsızlıklarını henüz kazanan devletlerin, ulusal birliklerini sağlamak ve ekonomik açıdan gelişmek için ihtiyaç duydukları güçlü yürütme organının ancak başkanlık sistemiyle yaratılabileceği düşüncesidir. Öyle ki günümüzde mevcut başkanlık sistemlerinin neredeyse yarısının Sahraaltı Afrika cumhuriyetlerince kullanıldığı gözlemlenmektedir.2 Tıpkı Latin Amerika ülkeleri gibi, Afrikalı devletler de bağımsızlıklarını uzun yıllar süren sömürgecilik geçmişleri sonrası kazanmış olsalar da başkanlık sisteminin tarihsel gelişimi bakımından bu iki kıta arasında birtakım farklılıklar mevcuttur. Bu farklılıklar ise temelde, iki kıtanın geçirdiği sömürgecilik geçmişlerinin benzeşmezliği üzerinde yoğunlaşmaktadır. Gerçekten de Latin Amerika ülkeleri, bağımsızlıklarını 15. yüzyıldan beri süregelen kanlı savaşlar sonucu 19. yüzyılın başlarında kazanmışken; Afrika devletlerinin bağımsızlıklarını kazanma serüveni 20. yüzyılın ortalarına değin sürmüştür. Dolayısıyla, Latin Amerika devletlerinin başkanlık sistemini benimsedikleri dönemde henüz çok yeni bir sistemin varlığından söz edilebilecekken; Afrika uluslarının sistemi kabul ettiği yıllarda ise ortada büyük oranda kuramsallaşmış bir başkanlık sisteminin var olduğundan bahsedilmesi mümkündür.3 Dahası, Afrika kıtasında başkanlık sisteminin kabul ediliş sürecinde, siyasal sistemin ve hükümet sisteminin ne olacağı yönünde Latin Amerika devletlerinin yaşadığı “ruh arayışı” benzeri bir evreden söz etmek de mümkün değildir. İstisnasız bütün kıta için geçerli olmasa da çoğu Latin Amerika ülkesinde başkanlık sisteminin yapısı, hükümet sistemine dair yapılan uzun tartışmalar sonucu şekillenmiştir. Buna karşın, hükümet sistemi ve siyasi rejim modelleri Afrika’da, muhalif görüşlere fırsat tanımayan bir siyasi atmosfer içerisinde, hızla yapılan anayasalarla hazırlanmıştır. Bunun sonucu olarak ise, yukarıda söz edilen duruma oldukça benzer şekilde, başkanlık sisteminin ilk yılları bakımından Latin Amerika’da, yürütme organının yetki ve 2 Jean Blondel, African Presidential Republics, Routledge, 2019, s. 4 (African Presidential); Jean Blondel, The Presidential Republic, Palgrave Macmillan, 2015, s. 164-165 (Presidential Republic); Goran Hyden, African Politics in Comparative Perspective, 2. Baskı, Cambridge University Press, 2013, s. 20; Özsoy Boyunsuz, s. 95. 3 Blondel, Presidential Republic, s. 167.
5 TBB Dergisi 2022 (162) Burak ERDEM görevlerine ilişkin kuramsallaşmış bir yapıdan bahsetmek olanaklı değilken; yürütme organının egemen olduğu bir başkanlık sistemi modelinin benimsendiği Afrika anayasalarında görece daha belirgin bir sistemden söz etmek mümkün hâle gelmiştir.4 Afrikalı uluslar, gerek kolonici devletlere karşı verdikleri silahlı mücadeleler gerek diğer ulus ve kabilelerle yaşadıkları iç savaşlar sonucu bağımsızlıklarını kazanmışlar ve yeni kurulan devletlerinin siyasi sistemlerini de ilk elden dizayn etme yoluna gitmişlerdir. Bu doğrultuda, sömürgecilikten kurtulmak ya da başka bir Afrika devletinden ayrılmak suretiyle bağımsızlığını kazanan her devlet yeni bir anayasa hazırlamış ve birbirlerinden farklı hükümet sistemi tercihlerini de bu anayasalara dâhil etmişlerdir. Sömürgecilik geçmişleri, siyasi konjonktürleri ve nüfuslarının sosyokültürel yapısındaki çeşitlilikler başta olmak üzere birçok faktör bu tercihte önemli rol üstlenmiş, bunun sonucunda kıtada kimi ülkeler Avrupalı devletlerden esinlendikleri parlamenter sistemi benimserken; kimileri ise tek başlı yürütmenin esas olduğu başkanlık sistemini tercih etmişlerdir. 1950’li yılların sonundan itibaren bağımsızlıklarını kazanan Afrika ulusları, yaygın şekilde anayasalar hazırlamaya ve bu anayasalarda başkanlık hükümet sistemine yer vermeye başlasalar da bu girişimler, ne yazık ki demokrasi düşüncesiyle ve anayasacılık hareketleriyle ilişkilendirilebilecek bir boyut kazanamamıştır. Aksine, ortaya koyulan bu icraatlar, Afrika siyasi kültüründeki kişiselleşmiş yönetim anlayışının bir tezahüründen ibaret kalmıştır. Öyle ki birçok Afrika ülkesinde hazırlanan anayasalar, siyasi iktidarı sınırlandırmak şöyle dursun; şiddete dayalı, yozlaşmış ve despotik rejimlerin inşasının önünü açmış ve halkın depolitizasyonuna zemin hazırlamıştır.5 Nitekim bahse konu yıllarda devlet iktidarı, devlet başkanlarının kimliklerinden ayrıştırılmamış ve bu kimseler yönetilenler karşısında tıpkı seçilmiş birer Tanrıymışçasına hareket etmişlerdir.6 4 Blondel, Presidential Republic, s. 167. 5 Julius O. Ihonvbere, “How to Make an Undemocratic Constitution: The Nigerian Example”, Third World Quarterly, C. 21, S. 2, 2000, s. 345. 6 Özsoy Boyunsuz, s. 95; Abubakar Siddique Mohammed, “The Masquerade Unmasked: Obasanjo and the Third-Term Debacle”, içinde Governance and Politics in Post-Military Nigeria, (Ed. Said Adejumobi), Palgrave Macmillan, 2010, s. 173174.
6 Güçlü Yürütme Organının Egemen Olduğu Afrika Başkanlık Sistemleri ve Nijerya Örneği 1990’lı yılların başında Afrika kıtasında egemen olan demokratik reform dalgasına karşın başkanlık sistemini benimseyen çoğu ülkede, güçlü bir yürütme organını ve baskın bir başkanı mümkün kılan anayasal çerçeve ve ilkeler sabit kalmıştır. Kenya, Kamerun, Zambiya ve Angola başta olmak üzere birçok Afrika ülkesinde, “büyük şefler/ adamlar demokrasisi (big men democracy)” şeklinde adlandırılan, tek ya da baskın parti iktidarıyla beraber gücün başkanda toplandığı yönetim biçimleri ortaya çıkmıştır. Siyasi iktidarın merkeziyetçi şekilde, tek elde toplandığı bu gibi sistemlerde anayasalarca devlet başkanlarına tanınan yetkilerin yasama organını ciddi biçimde zayıflattığı ve hatta kimi hâllerde istifa etseler dâhi başkanlarının siyasi gücünü sürdürmesine olanak tanıdığı siyaset bilimcileri tarafından ileri sürülmektedir.7 Çalışmanın bu bölümünde, Afrika ülkelerince benimsenmiş başkanlık sistemlerinin genel yapısından ve bu yapının uygulamada ortaya çıkardığı, “büyük şefler demokrasisi” adı verilen siyasi konjonktürden genel hatlarıyla bahsedilecek; bu doğrultuda, hükümet sistemlerince şekillendirilen seçim sistemleri ile devlet organlarının niteliklerinden de kısaca söz edilecektir. B. AFRİKA BAŞKANLIK SİSTEMLERİNİN GENEL YAPISI 1. Afrika’da Güçlü Yürütme Organını Ortaya Çıkaran Temel Etmenler Afrika devletlerinde, diğer kuvvetlere kıyasla yürütme organının aşırı güçlenerek egemen hâle geldiği başkanlık sistemlerinin ortaya çıkmasının temel nedeninin, Afrika siyasi kültüründe hâlihazırda var olan “kabile şefine itaat” geleneği olduğu haklı şekilde ileri sürülebilecekse de bu husus tek başına, başkanlık sisteminin Afrika’daki yapısını açıklamak için kâfi değildir. Zira başta sömürgecilik altında geçirdikleri uzun seneler olmak üzere diğer birçok siyasi ve sosyokültürel etmen, Afrika devletlerinin hükümet sistemlerinin gelişiminde önemli roller üstlenmiştir.8 7 Oda van Cranenburgh, “‘Big Men’ Rule: Presidential Power, Regime Type and Democracy in 30 African Countries”, Democratization, C. 15, S. 5, s. 952-953; Blondel, Presidential Republic, s. 169. 8 Özsoy Boyunsuz, s. 98.
7 TBB Dergisi 2022 (162) Burak ERDEM 1900’lü yılların başından itibaren sömürgeci devletlerce çizilen siyasi sınırlar, kıtada Batılı devletlerce tanınan birçok ülkenin oluşmasına zemin hazırlamış olsa da bu sınırlar, tarih boyunca varlığını sürdüren geleneksel Afrika devletleriyle örtüşmemektedir. Tarihsel süreci dikkate almayan, suni sınırların varlığı, bağımsızlığını henüz kazanan eski sömürge devletlerde dini inanç, dil veya kültür bakımından derin farklılıklar taşıyan kabilelerden ortak bir ulus yaratma problemini doğurmuştur. Etnisite ve kabilelere bölünmüş Afrika ülkelerindeki uluslaşma sürecindeki başarısızlık, alt kimliklere dayalı siyasi üslup ve siyaset tarzını beslemiş, bu durum ise Afrika’da baskıcı ve sert bir yönetimin doğumuna neden olmuştur.9 Benzer şekilde sömürgecilik, kıta genelinde, devlet yönetimiyle ilgili siyasi kültür ve gelenekler ile idari teşkilatlara ilişkin kurumsal devamlılıkları ortadan kaldırmıştır. Farklı kabile kültürlerine bağlı olarak, Afrika devletlerinde ortak siyasi kurum ve geleneklerin bulunmamasının yanı sıra sömürgeci devletlerce Batı medeniyetinden uyarlanan siyasi müessese ve teşkilatlar da ülke kültürüne yabancı kalarak bu kültüre uyum sağlayamamıştır. Etkin ve güçlü siyasi mekanizmaların yokluğu, Afrika’da hukukun ve siyasetin kurumsal bir çerçeve içerisinde düzenlenememesine yol açmış ve dolayısıyla bu kural ve kaideler bir noktadan sonra devlet başkanlarının buyruklarıyla şekillenmeye başlamıştır. Bu menfi vaziyete ek olarak Afrikalı uluslarca, siyasi kurumsallaşmaya esas arz edebilecek politik kuram ve yaklaşımlar da ortaya atılamadığından, bağımsızlık sonrası yönetimi ele geçiren siyasetçiler, iktidarı şahsi otoritelerine bağımlı olarak kullanmaya başlamışlardır.10 Son olarak, Afrikalı devletlerin bağımsızlıklarını ancak yirminci yüzyılın ikinci yarısında kazanabilmeleri, henüz yeni kurulmuş Afrika ülkelerinde başkanların siyasi yaşama yoğun şekilde hükmetmeleri sonucunu doğurmuştur. Sömürgecilik ve yoksullukla geçen asırlar, kıtayı güncel siyasi gelişmelerden izole ederek Afrika halklarının demokratik ilkelerden soyutlanmış bir dünyada yaşamalarına neden olmuştur. Bunu fırsat bilen Afrikalı yöneticiler, çoğu zaman ordu des9 Özsoy Boyunsuz, s. 98. 10 Blondel, Presidential Republic, s. 177-178; Özsoy Boyunsuz, s. 98.
8 Güçlü Yürütme Organının Egemen Olduğu Afrika Başkanlık Sistemleri ve Nijerya Örneği teğini de arkalarına alarak uzun seneler devlet başkanlığı makamını işgal etmiş ve böylelikle siyasi hayata egemen olmuşlardır.11 2. Afrika Başkanlık Sistemlerinin Ortak Özellikleri Bahsedildiği üzere, başkanlık sistemini benimseyen Afrika devletlerinde, uygulamada genellikle yürütme organının yasama aleyhine sonuç doğuracak nitelikte, baskın yetkilerle donatıldığı bir hükümet sistemi ve büyük şefler demokrasisi olarak adlandırılan bir siyasi atmosfer ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, peşinen altını çizmek gerekir ki Afrika’da başkanlık sistemini benimseyen ülkelerin yapısal özellik ve niteliklerini, “Afrika tipi başkanlık sistemi” benzeri adlar altında üstünkörü genellemelere tâbi tutmak, her daim doğru sonuçlar vermemektedir. Zira II. Dünya Savaşı’ndan günümüze değin uzanan süreçte, başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelerde oldukça farklı sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi veya askeri olay ve olgular vuku bulmuş ve bu durum, teoride birbirlerine bir hayli yakın görünseler de pratikte birbirlerinden oldukça uzak neticeler doğuran hükümet sistemlerinin varlığına sebebiyet vermiştir. Gerçekten de kimi Afrika ülkelerinde, hukuka uygun ve güvenilir şekilde gerçekleşen siyasi seçimler, siyasi partiler arasında iktidar değişimini mümkün kılmış ve bunun sonucunda demokratik açıdan görece gelişmiş devlet ve sistemlerden söz edilmeye başlanmıştır. Bunun yanı sıra siyasi katılım alanlarının insan haklarına ve evrensel hukuk ilkelerine riayet edilmek suretiyle genişletilmesi, medya organlarına geniş bir basın özgürlüğü alanı tanınması ya da çeşitli gerekçelerle ekonomik açıdan ilerleme kaydedilmesi gibi faktörler, kimi ülkelerde siyasi yapının demokratik ve verimli biçimde işleyebilmesine olanak tanımıştır.12 Buna karşın, birçok Afrika devleti hukuki, siyasi ya da ekonomik gelişme yaşamak şöyle dursun hâlihazırda anayasal düzlemde var olan siyasi kazanımları dâhi koruyamayacak vaziyettedir. Bu açıdan geçmişten bugüne birçok Afrika ülkesinde, tek parti rejimi eğilimini yansıtan geniş çaplı seçim hileleri yaşanmış ve hemen hemen her 11 Blondel, Presidential Republic, s. 181. 12 Said Adejumobi, “Democracy and Governance in Nigeria: Between Consolidation and Reversal”, içinde Governance and Politics in Post-Military Nigeria, (Ed. Said Adejumobi), Palgrave Macmillan, 2010, s. 1; Ihonvbere, s. 345.
9 TBB Dergisi 2022 (162) Burak ERDEM seçim döneminde etnik gruplar arası çatışmalar meydana gelmiştir. Dahası, seçimler sonrası yürütme organı özelinde yaşanan gücün yoğunlaşması ile kişiselleştirilmesi olguları, daha büyük krizler ortaya çıkarmış ve bunun sonucunda bazı ülkelerde tıpkı hanedanlık sistemlerinde olduğu gibi iktidarın devlet başkanından altsoya devredildiği dahi gözlemlenmiştir.13 Dolayısıyla, istisnai birkaç müspet örnek kenara bırakıldığında, başkanlık sistemini benimseyen Afrika devletlerinin hemen hepsinin gerek hukuken gerek fiilen birtakım benzer özellikler taşıdığı ifade edilebilecektir. Başkanlık sisteminin benimsendiği Afrikalı devletlerde öne çıkan bu özellikleri, “siyasi atmosfer”, “siyasi seçimler ile siyasi katılım olanakları” ve yasama, yürütme ve yargı fonksiyonlarının birbirleriyle olan ilişkilerini açıklamak maksadıyla “devlet organları arasındaki ilişkiler” olmak üzere üç temel başlık altında ele almak mümkündür. a. Siyasi Atmosfer Afrikalı devlet başkanları, seçimle kazandıkları siyasi gücü, kendi kişilik ve kimlikleriyle bütünleştirmekle yetinmemiş, bu gücü aynı zamanda şahsi güç ve refah elde etmenin bir aracı olarak da kullanmışlardır. Afrika’da ekonomik zenginlik ile siyaset arasındaki bağ giderek öylesine iç içe geçmiştir ki Afrikalı halklar, yalnızca yönetenlerin antidemokratik tutumlarıyla değil; aynı zamanda iktidarda bulunanların birbirlerini saf dışı bırakmak amacıyla giriştikleri politikalarla da baş etmek zorunda kalmışlardır. Bu nedenle, Afrika ülkelerindeki siyasi iktidar çatışması zamanla, siyasi gücü kontrol eden ve ne pahasına olursa olsun gücü kaybetmek istemeyenler ile gücü yönetenlerden alarak kişisel çıkarları uğruna kullanmak isteyenler arasındaki bir otorite mücadelesine dönüşmüştür.14 Devlet başkanlığı makamını tıpkı tahtlarıymışçasına işgal etmekte herhangi bir beis görmeyen kimi Afrikalı başkanlar, kişisel çıkarları doğrultusunda gerçekleştirdikleri yolsuzluklar, buna bağlı ortaya çıkan ekonomik krizler ya da kontrolleri dışındaki diğer etmenler sebebiyle meşruiyetlerini kaybetmeye başladıkça siyasi hayatta kalmaya devam etmek amacıyla otoritelerini güçlendirmenin başkaca yollarını 13 Adejumobi, s. 2. 14 Mohammed, s. 174.
10 Güçlü Yürütme Organının Egemen Olduğu Afrika Başkanlık Sistemleri ve Nijerya Örneği aramaya başlamışlardır. Liderler bu maksatla, halkın zihninde birbirlerine karşı düşmanlık, kin, nefret yahut iktidara yönelik güven, destek ve memnuniyet uyandırma potansiyelini haiz mitolojik ögelerle iktidarlarını güçlendirme eğilimine girişmişlerdir. Halk nazarında önem taşıyan tarihi eylem ve olaylara sembolik referanslarla iktidarlarında yer vermekten geri durmayan devlet başkanları, benimsedikleri unvan ve takma adlarla da meşruiyetlerini sağlama almaya çalışmışlardır. Bu bakımdan örneğin, otuz iki yıl boyunca Zaire’nin -günümüz adıyla Demokratik Kongo Cumhuriyeti- devlet başkanlığı görevini üstlenen Mobutu Sese Seko, “rehber” unvanını kullanmış; Sierra Leone’nin yolsuzluklarıyla ünlü eski lideri Siaka Stevens, zaman zaman kendisinden “Pa (Baba) Shaki” olarak bahsetmiş; Nijerya’nın asker kökenli devlet başkanı Olusegun Obasanjo’dan ise sıklıkla “Baba/modern Nijerya’nın babası” şeklinde söz edilmiştir. Bilhassa doğu toplumlarında baba figürünün sürekliliği, hesap vermezliği ve dokunulmazlığı, kuşkusuz bu sıfatların tercih edilmesindeki en önemli faktörlerdendir.15 Sömürgecilik sonrası bağımsızlığını kazandıktan sonra hükümet sistemi olarak başkanlığı benimseyen Afrika devletlerinde, devlet başkanlarının genellikle asker kökenli olmaları dikkat çekmektedir. Bağımsızlık mücadelesinde ve sürecin devamında yaşanan iç savaş esnasında etkin ve önemli roller üstlenen askerler, alışılagelmiş güç anlayışının da etkisiyle, kurumsallaşan ve anayasallaşan bir yöntem izlemek yerine kişisel iktidarlarını tesis etme yoluna gitmişlerdir. Kıtada mevcut birçok anayasanın varoluş amacının iktidarı sınırlandırmak yerine yetkilendirmek olduğu düşünüldüğünde, bu tür rejimlerin anayasal rejimler yerine “anayasalı rejimler” olduğunu ileri sürmek rahatlıkla mümkündür.16 Siyasi kurumların zayıflığı sebebiyle Afrikalı devlet başkanları, politik zafer elde edebilmek maksadıyla çeşitli kişi ya da kurumlarla karmaşık ilişkilerde bulunmaktadırlar. Bu bakımdan, seçim zamanı sandıklardan elde etmeleri muhtemel olmayan desteği kazanmak amacıyla, politik liderlerin sıklıkla devlet kaynaklarını finansman olarak kullandıkları gözlemlenmektedir. Zira siyasi liderler, her yönden gergin bu siyasi atmosfer içerisinde çeşitli çıkar gruplarını ancak 15 Mohammed, s. 175. 16 Özsoy Boyunsuz, s. 96.
11 TBB Dergisi 2022 (162) Burak ERDEM patron-müşteri ilişkisi aracılığıyla bir arada tutabilmekte ve yönetebilmektedirler. Lâkin kimi zaman başkanlar, ilgili çıkar gruplarıyla patronaj ilişkisini kurmada yahut hâlihazırda süregelen bu ilişkiyi devam ettirmede yeteri kadar başarılı olamamaktadırlar. Bu tür durumlara bilhassa, siyasi seçimler sonucunda yahut darbe, ayaklanma, iç savaş gibi olağandışı nedenlerle gerçekleşen devlet başkanı değişikliklerinde rastlanılmaktadır. Çeşitli gerekçelerle, göreve yeni gelen başkan, patronaj ağını dilediği tarzda yaratamadığından baskı grupları arasında istikrarsızlık ve güvensizlik ortamı doğmakta; iktidarı bakımından bir hayli menfi sonuçlara gebe bu ortamı ortadan kaldırmak gayesiyle ise başkan, siyasi otoritelerce Afrika’da demokrasinin önündeki en büyük engellerinden birini teşkil ettiği düşünülen şiddet kullanımına başvurmaktadır.17 Sahraaltı Afrika ülkelerindeki başkanlık sistemlerinin uygulamada karşılaştığı temel sorunlardan bir diğeri ise askeri darbelerdir. Bağımsızlıklarını kazandıkları tarihten bu yana birçok Afrika ülkesinde sayısız devlet başkanı, gerçekleştirilen askeri darbeler neticesinde görevlerinden uzaklaştırılmıştır. Öyle ki yürürlükteki hükümet sisteminde devlet başkanının tek başına egemen olduğu yirmi iki Batı Afrika devletinin on beşinde, kurucu başkanlar askeri darbe sonucu görevlerinden ayrılmak zorunda bırakılmışlardır.18 b. Siyasi Seçimler ve Siyasi Katılım Olanakları Afrika tipi başkanlık sistemlerinin genel bir özelliği, siyasi seçimlerin hemen hemen hiçbir durumda, hukuka tam anlamıyla uygun biçimde gerçekleştirilememiş oluşudur. Seçimlerin genel yönetim ve denetimini gerçekleştirmekle görevli kurumların, işlevsel ve bağımsız şekilde hareket edememesinin de etkisiyle, Afrika’da rekabetçi, özgür ve adil seçimlerin gerçekleştirilebilmesi çoğu zaman imkânsız bir hâl almıştır.19 Bunun doğal sonucu olarak ise, başkanlık sistemini benimseyen birçok Afrika ülkesinde başkanlık makamının ancak ölüm, has17 Mohammed, s. 175-176. 18 Başkanlık sistemini benimseyen Afrika ülkelerindeki meydana gelen askeri darbeler hakkında detaylı bilgi için bkz. Blondel, Presidential Republic, s. 188-204. 19 Konuya ilişkin detaylı örnekler için bkz. O’Brien Kaaba, “The Challenges of Adjudicating Presidential Election Disputes in Domestic Courts in Africa”, African Human Rights Law Journal, C. 15, S. 2, 2015, s. 334 vd.
12 Güçlü Yürütme Organının Egemen Olduğu Afrika Başkanlık Sistemleri ve Nijerya Örneği talık, yaşlılık gibi doğal olaylar sonucunda yahut askeri darbe ve halk ayaklanması gibi sosyopolitik eylemler neticesinde el değiştirebildiği gözlemlenmektedir.20 Başkanlık sisteminin benimsenmeye başlandığı 1960’lı ve 70’li yıllarda, Afrika ülkelerinde gerçekleşen siyasi seçimler, yukarıda söz edilen durumun vahametini ortaya koyar niteliktedir. Öyle ki kıtada altmışlı yıllarda yapılan yirmi altı seçimin yalnızca ikisinde başkan karşısında gerçek bir aday bulunmuş; istisnai örnekler haricinde başkan, rakiplerine karşı seçim kaybetmemiştir. Buna karşın, her ne kadar seçimler sonucu başkanlık makamında herhangi bir değişiklik yaşanmamış olsa da bu süreçte, iktidarını hukuki yollardan terk etmeyen devlet başkanlarının neredeyse dörtte üçü suikast, ayaklanma ya da askeri darbeler sonucu zorunlu olarak iktidarlarını devretmek durumunda kalmışlardır.21 1990’lı yıllara değin yoğun şekilde etkisini sürdüren bu siyasi atmosfer, kısmen de olsa etkisini gösteren anayasacılık hareketlerinin de tesiriyle yavaş yavaş dağılmaya başlamıştır. Olağanüstü sebepler yerine seçim, istifa ya da ölüm gibi sebeplerle görev ve yetkilerini yeni başkanlara devreden liderlerin sayısı bir hayli artmış, iktidarın kullanımında şiddet yöntemlerine başvurma oranı ise epey azalmıştır. Lâkin tekrardan altını çizmek gerekir ki bahse konu anayasacılık hareketlerini Batıdaki türdeşleriyle eşdeğer tutmak, anayasa hukuku doktrini açısından çok da doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Zira önceden de değinildiği üzere, Afrika kıtasında günümüze yakın tarihlerde vuku bulan anayasacılık hareketleri, devlet iktidarını sınırlandırarak temel hak ve özgürlükleri korumak gayesinden ziyade kuvvetlerin yürütmede birleştirilmesi suretiyle güçlü bir yürütme organı yaratmak amacına özgülendiğinden Batılı ve modern anlamda anayasacılık hareketleriyle ilişkilendirilmesi, hatalı bir nitelendirme olacaktır.22 Afrika ülkelerindeki başkanlık sisteminin tek adam egemenliği üzerinde yoğunlaşan yapısı, bu coğrafyadaki siyasi katılım olanaklarıyla da yakından ilgilidir. Çoğu Afrika devletinde siyasi katılım kültürünün ya da bu kültürü geliştirebilecek, üzerinde genel çapta uz20 Mohammed, s. 175. 21 Özsoy Boyunsuz, s. 99. 22 Özsoy Boyunsuz, s. 99; Ihonvbere, s. 346.
www.barobirlik.org.trRkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1