Türkiye Barolar Birliği Dergisi 162.Sayı

201 TBB Dergisi 2022 (162) Pınar ALTINOK ORMANCI malvarlıklarını; eşlerin eğitim durumları ile ileride kazanç elde etme imkânlarını; bakım ihtiyacı içinde olan çocukları varsa bu ihtiyacın süresini ve kapsamını göz önünde tutarak nafaka miktarını ve süresini belirlemesi yönünde bir fıkranın kanun maddesine eklenmesidir. İsviçre hukukunda süreli nafakayı öngören düzenlemenin temelinde, İsviçre hukuk sistemindeki zorunlu sosyal sigorta sisteminin yattığı unutulmamalıdır. İsviçre’de yaşlılık ve geride kalanlar sigortası ile, yaşlılığı nedeniyle gelirinden yoksun kalan veya aile desteğinin ölümü nedeniyle gelirden mahrum kalan kişilerin zorunlu ihtiyaçları karşılanmakta (LAVS md. 21/I); evlendiği için çalışma hayatına hiç girmemiş bir kişi bile bu zorunlu sigorta sistemine dâhil olduğundan 64 veya 65 yaşına geldiğinde söz konusu ödeneklerden yararlanabilmektedir. Bu sigorta ödemeleri de elbette nafaka alacaklısının nafaka ihtiyacını ortadan kaldırmaktadır. Türk hukukunda bu tür zorunlu sosyal sigortaların bulunmaması, nafakanın her koşulda süreli olarak belirlenmesine engel teşkil etmektedir. SONUÇ Türk hukukunda yoksulluk nafakasının süresizliği, son zamanlarda bazı yazarlar tarafından eleştiri konusu yapılmakta ve TMK’daki düzenlemenin değiştirilerek yoksulluk nafakasının süreye bağlanması gerektiği ileri sürülmektedir. İsviçre hukukunda yoksulluk nafakasına kural olarak belirli bir süreyle hükmedilse de, bu düzenlemenin arka planında İsviçre’deki zorunlu sigorta sistemi bulunmaktadır. Çalışma hayatına hiç atılmamış kişilerin dahi dâhil oldukları bu zorunlu sigorta sisteminin ödemeleri başladıktan sonra, kişinin nafaka ihtiyacı ortadan kalkmaktadır. Türk hukukunda böyle bir zorunlu sigorta sistemi bulunmadığından, yoksulluk nafakasına süresiz olarak hükmedilebilme imkânının ortadan kaldırılması, özellikle belirli bir yaşa gelmiş ve/veya sağlık, eğitim gibi sebeplerle çalışma hayatına katılması beklenemeyen boşanmış kişilerin zorunlu ihtiyaçlarını dahi karşılayamamaları anlamına gelecektir. TMK’daki mevcut nafaka düzenlemesinin hâkime süreli olarak da nafakaya hükmedebilme imkânı verdiğini kabul etmek ve nafaka süresi bakımından hâkime takdir yetkisi tanımak, hakkaniyete en uygun çözüm yolu olacaktır. Bununla birlikte, çalışmamızda ele alınan, hâkimin takdir yetkisini kullanırken dikkate alması gereken kriterler TMK’daki mevcut düzenlemeye eklenmelidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1