Türkiye Barolar Birliği Dergisi 162.Sayı

301 TBB Dergisi 2022 (162) Hülya ATLAN GÜRER ragat halinde sürenin uzaması TBK m. 160’a göre geçerli ise, bu uzamanın TBK m. 148 hükmüne aykırı düştüğünden söz edilemez.55 56 55 Wildhaber/Dede, Berner Kommentar OR, Art. 129, N. 51. Aynı yönde bkz. Koller, ZBJV, s. 702; Koller, OR AT, s. 1247, N. 71.30; Karaşahin, ZBJV, s. 743-744. 56 Hatta hemen burada belirtelim ki İsviçre doktrininde, OR’un üçüncü bölümündeki (TBK’nın üçüncü bölümünün ikinci ayırımındaki) zamanaşımı süreleri ile bunun dışındaki zamanaşımı süreleri arasında ayrım yapan, taraf iradesini katı bir biçimde sınırlandıran yürürlükteki OR Art. 129 (TBK m. 148) hükmünün zamana uymadığı yönünde eleştiriler yöneltilmektedir. Buna göre uygulama, tarafların zamanaşımı sürelerini değiştirme konusunda bir serbestiye ihtiyaç duyduklarını (özellikle zamanaşımından feragat etmek suretiyle zamanaşımı süresini uzatmaya yönelik yaygın uygulama dikkate alındığında) göstermektedir. Zira her somut durum birbirinin aynısı olmadığı gibi, tarafların korunma ihtiyacı da birbirinden farklılık arz edebilmektedir. Taraflar, zamanaşımı süresini ihtiyaçlarına uygun biçimde belirleme konusunda bir hareket serbestisine sahip olmalıdır. Bu anlamda, çeşitli uluslararası düzenlemelerde ve İsviçre hukukunda bu konuda yapılan kanun tasarısında olduğu gibi, zamanaşımı süreleri bakımından asgari ve azami sürelerle sınırlı bir değişiklik yapma prensibinin kabul edilmesinin yerinde olacağı belirtilmektedir. Taraflara sözleşme serbestisi imkânını tanıyan, ancak zayıf olan tarafı korumak amacıyla bu serbestiye gerekli sınırı koyan bir hüküm, zamanaşımı sürelerinin değiştirilebilirliğini kanunun sistematiğine göre (OR’un üçüncü bölümündeki süreler ile bunun dışındaki zamanaşımı süreleri arasında ayırım yaparak) belirleyen OR Art. 129’a (TBK m. 148) göre hukuk güvenliğinin sağlanması bakımından daha elverişlidir. Çünkü tarafların, zamanaşımı sürelerinin kanundaki yerine göre daha az veya daha çok korunma ihtiyacının olduğundan söz edilemez. Aksine bu yöndeki ihtiyaç, olsa olsa zamanaşımının dayanağı olan alacağın içeriğine göre ortaya çıkabilir (Wildhaber/Dede, Berner Kommentar OR, Art. 129, N. 8. Aynı yönde olmak üzere, TBK’nın üçüncü bölümünün ikinci ayırımında (OR’un üçüncü bölümünde) yer alan zamanaşımı sürelerinin değiştirilemeyeceğine ilişkin söz konusu yasağın daraltılması, bu anlamda belirlenecek alt ve üst sınırlar içerisinde tarafların zamanaşımı sürelerini değiştirebilmelerine izin verilmesi gerektiğine ilişkin olarak bkz. Erdem, İstanbul Şerhi, m. 148, N. 14. Yine, irade serbestisi yasaklarının artık alacaklı ve borçlunun somut yararına aykırı düştüğü, bu anlamda TBK m. 148 hükmünün dar yorumlanması, sadece alacağı doğuran sözleşme aşamasında süreyi değiştirmeye yönelik anlaşmaların geçersiz olması gerektiği yönünde bkz. Paksoy, s. 102). Bu görüş, sürelerin değiştirilmeyeceğine ilişkin OR Art. 129 (TBK m. 148) hükmünün kamu yararı, bu anlamda hukuk güvenliği ile gerekçelendirilmesinin pek anlamlı olmadığını, zira bu hükmün uygulama alanının sadece OR’un üçüncü bölümündeki (TBK’nın üçüncü bölümünün ikinci ayırımındaki) zamanaşımı süreleriyle sınırlı olduğunu belirtmektedir. Kanun koyucunun, OR’un üçüncü bölümünde öngörülenler dışındaki zamanaşımı süreleri bakımından hukuk güvenliğinin sağlanmasını korunmaya değer görmemesinin objektif bir temeli bulunmamaktadır. Buna göre zamanaşımı kurumunun, bu anlamda OR Art. 129’un (TBK m. 148) temel amacı borçlunun korunması olup, bundan bağımsız olarak kamu yararını sağlama amacı bulunmaz (Wildhaber/Dede, Berner Kommentar OR, Art. 129, N. 13-14; Yasin Alperen Karaşahin, Parteiautonomie im Verjährungsrecht, Schulthess Verlag, Zürich, 2017, s. 101, N. 343 vd. Aynı yönde bkz. Killias/Wiget, CHK OR, Art. 129, N. 1; Paksoy, s. 54 vd.; Tok, s. 247. Genel olarak, zamanaşımının öngörülmesinin kamu düzeniyle ilgili olmadığı yönünde bkz. Erdem, İstanbul Şerhi, m. 146, N.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1