Türkiye Barolar Birliği Dergisi 162.Sayı

324 Zamanaşımından Feragat şekil zorunluluğu öngörülmesi, bununla korunmak istenen menfaatin ötesine geçerek hükmün amacıyla bağdaşmayan sonuçlara yol açabilir. Feragat beyanının örtülü irade beyanıyla dahi yapılabileceğine ilişkin yerleşik doktriner görüşün ve uygulamanın terk edilmesi bu nedenle isabetli değildir. Bu anlamda, zamanaşımından feragat bakımından şekil serbestisinin geçerli olduğu hukukumuzdaki durum, zamanaşımı hukuku revizyonuyla yazılı şekil zorunluluğunu benimseyen İsviçre hukukundaki duruma nazaran daha isabetlidir. Zamanaşımından feragat bakımından öngörülebilecek olası bir şekil koşulu, ispat şeklinin ötesine geçmemelidir. SONUÇ İsviçre hukukundan farklı olarak hukukumuzda zamanaşımından feragatin, daha çok zamanaşımı süresinin dolmasından sonra gündeme gelebilecek bir kurum olarak ele alındığı görülmektedir. Hâlbuki zamanaşımı süresinin işlediği dönemde zamanaşımından feragat edilmesi, zamanaşımı süresinin kesilmesiyle ulaşılmak istenen amacı, üstelik bu yolun yaratabileceği sakıncalarla karşılaşmaksızın sağlayabilen alternatif bir hukuki imkân sunabilir. Böylece, zamanaşımı süresi kesilmeksizin bu sürenin - kararlaştırılan süre kadar - uzamasına imkân veren zamanaşımından feragat, özellikle aralarında uzlaşma görüşmeleri bulunan tarafların tercih edebileceği bir yöntem olarak belirir. Ülkemizde, bu gibi hallerde zamanaşımından feragat imkânına başvurulması yönünde yerleşik bir uygulamanın olmaması, hukukumuzda zamanaşımı süresi dolmadan önce zamanaşımından feragat edilemeyeceği düşüncesinin daha etkili olmasına bağlanabilir. Doktrinde, bu düşüncenin temelinde yatan nedenin, zamanaşımına ilişkin hükümlerin kamu düzeniyle ilişkilendirilmesi olduğu kabul edilmektedir. Hâlbuki son dönemde, zamanaşımına ilişkin hükümlerin, bu anlamda zamanaşımından feragatin doğrudan doğruya kamu düzeni veya yararı ile temellendirilemeyeceği, bu hükümlerin öncelikli olarak borçlunun hukuki yararını korumaya yönelik hükümler olduğu görüşünün ağırlık kazandığı görülmektedir. Böylece, zamanaşımına ilişkin hükümlerin esasında kamu yararına hizmet eden hükümler olmadığı tespit edildiğinde, bu alanda taraf iradelerini sınırlandıran hükümler de sorgulanmaya muhtaç hale gelmektedir. Olumlu yönde olduğunu düşündüğümüz bu yeni eğilim esas alındığında, zamanaşımı alanın-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1