Türkiye Barolar Birliği Dergisi 162.Sayı

361 TBB Dergisi 2022 (162) Artür KARADEMİR SONUÇ Türk iş hukukunda çalışma süresi fiili ve farazi çalışma sürelerinin toplamından oluşmaktadır. Bu süreler, işçinin işverenin emir ve talimatı altında iş gördüğü zaman zarfına işaret etmektedir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 66. maddesinde öngörülen farazi çalışma sürelerinin “günlük” çalışma süresinden sayılacağı düzenlemesi işçinin gün içinde görevlendirildiği hallere özgü olarak anlaşılmamalıdır. Anılan maddede yer alan “günlük” ibaresinin işverenin yönetim hakkı ile İş Kanunu’nun 63. maddesiyle birlikte değerlendirilmesi suretiyle yorumlanması gerekmektedir. Nitekim işveren işe başlama ve bitiş saatlerini düzenleyebileceği gibi, taraflar çalışma süresini haftanın çeşitli günlerine farklı biçimde dağıtabileceklerdir. Hal böyle olunca, tarafların davranışlarından bağımsız bir “günlük” normal çalışma süresinden bahsedilememektedir. İşçinin sabah başka bir şehirde iş görmek üzere görevlendirilmesi halinde işverenin işin başlama saatini seyahat saatine çektiği, işçinin de bu seyahate çıkmakla, tarafların çalışma süresini haftanın günlerine farklı dağıtmak istedikleri yönünde bir anlaşmanın doğduğu kabul edilmelidir. Doğaldır ki, araç içindeki ara dinlenmeleri ile otel vb. konaklama tesislerinde çalışılmaksızın geçirilen süreler çalışma süresinden düşülmelidir. Taraflarca kararlaştırıldığını kabul ettiğimiz bu uygulamada günlük veya haftalık azami çalışma sürelerinin aşılıp aşılmadığı; başka bir deyişle işin düzenlenmesinde fazla çalışma ücretinin doğumuna sebep olunması işçiye yüklenebilecek bir risk değildir. Ertesi gün şehir dışında olmak üzere seyahat eden işçinin yolda geçirdiği sürelerin çalışma süresinden sayılabileceğine yönelik kabul, eğitimde geçirilen süreler için de benimsenmelidir. Yolda geçen sürelerde olduğu gibi, eğitimde geçen sürelerde de işçinin işverenin talimatıyla bağlı olup olmadığına ilişkin bir denetim gerçekleştirilmelidir. Bu kabul, farazi çalışma sürelerinin mantığıyla da uyumludur. Kanunda, işveren tarafından meşgul edilen işçinin yaptığı işin kimin yararına olduğuna ilişkin bir ölçüte yer verilmemiştir. Yine, Amerikan yargı uygulamasında esasen 1970 ve 2002 yılında verilen yüksek mahkeme kararlarında gerekçe olarak gösterilen “üretime dayalı çalışma” (“productive work”) kavramının da Türk iş hukukunda çalışma süresi açısından mutlak bir karşılığı bulunmamaktadır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1