Türkiye Barolar Birliği Dergisi 163.Sayı

255 7BB 'HUJLVL 6HOLP 0ø6$)ø5 alanını kısıtsız olarak genişleterek devlet gücünün kullanımında keyfiliğe ve orantısızlığa yol açmıştır. Böylece mutlak bir rejim ve o rejimin keyfi yetkileriyle donatılmış yönetici sınıfın bireylerin hayatına doğrudan müdahale edebilmesine olanak veren bir keyfi düzen, kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Bu gibi keyfi ve kontrolsüz uygulamaların önünün açıldığı bir ortamda, bireylerin hukuki güvenliğinin tehlike altına girmesi kaçınılmazdır.70 Polis devleti dendiğinde daha ziyade hukuk devleti olamamış, eski baskıcı ve otoriter rejimler anlaşılır. Ancak çağdışı bir yönetim anlayışı olan polis devleti uygulamalarının ortadan kalktığını söylemek güçtür. Yakın tarihte ve günümüzde dünyanın farklı coğrafyalarında bu yaklaşımı yansıtan pek çok devlet pratiği71 ile karşılaşmak mümkündür. Monarşinin hüküm sürdüğü ve otoriteryenizm ve totaliteryenizme dayanan idarelere artık doğrudan rastlanmıyor olsa bile bugün de sözde demokratik yöntemlerle siyasi iktidarı elde eden çoğunlukçu yönetimlerin baskıcı rejimlere dönüşebildiği tecrübe edilmektedir.72 Polis devleti yaklaşımında önceleri benimsenen katı tutumda esneklikler olmuş ve ilerleyen dönemlerde yönetilenlere kimi hukuki güvenceler sağlanması yoluna gidilmiştir. Kısıtlı da olsa yönetilenlerin yargısal güvenceleri haiz olmalarının önü açılmıştır. Yönetilenlere devlet faaliyetleri nedeniyle uğradıkları zararları tazmin etme hakkı verilmiş ve bunun için yargıya başvurma olanağı getirilmiştir.73 Hazine teorisi olarak adlandırılan bu uygulamalara hukuk devletine giden yol başlığı altında ayrıca değinilecektir. II. HUKUK DEVLETİNİN GELİŞİMİ Patrimonyal devlet ve polis devleti yaklaşımlarını törpüleyerek hukuk devletine giden yolu belirginleştiren ve olumlu ya da olumsuz uygulamalar olmalarından bağımsız olarak hukuk devletinin gelişi70 Akad/Vural Dinçkol, s. 318. 71 Bu duruma polis devleti niteliğindeki baskıcı iki rejimden örnek verilebilir. Ekim Devrimi sonrası hazırlanan 1922 tarihli Sovyetler Birliği Ceza Kanunu ve Nazizm eseri olan 1935 tarihli Alman Ceza Kanunu’nda, polis devletinin keyfi uygulamalarına karşı bireyin korunması amacıyla geliştirilen “suç ve cezada kanunilik ilkesi” özellikle düzenlenmemiştir. Zeki Hafızoğulları/Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. baskı, US-A Yayıncılık, 2018, s. 22. 72 Kuyaksil, s. 32. 73 Günday, s. 38.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1