Türkiye Barolar Birliği Dergisi 164. Sayı

120 Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Suçunda (TCK m. 188/3) Delillerin Toplanması ve ... 3.b. Kolluk Tutanağı İçeriklerinin Doğrudan Mahkumiyete Dayanak Yapılması Uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin bulunduruluş biçiminin, bu kapsamda uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması gibi hususların da kullanım dışındaki amaç için önemli belirtiler olarak kabul edilmesinin yerinde olduğu ve yargı makamlarınca dikkate alınmasının gerekliliği ortadadır. Bununla beraber, yakalama, arama, elkoyma ve benzeri kolluk tutanaklarında çok sık görülen ve kimi zaman subjektif nitelendirmeler de içeren “satışa hazır vaziyette”, “özenle paketlenmiş”, “fişeklenmiş” gibi şablon ifadelerin yargı makamlarınca sorgulanıp tartışılmaması uygulamada yaygın ve önemli bir sorundur. Bilindiği üzere, CMK’nın 217/1. maddesi uyarınca hüküm ancak duruşmaya getirilmiş ve hakim huzurunda tartışılmış delillere dayandırılabilecektir. Oysaki kolluk tutanaklarında yer alıp failin niyetine dair de yargı oluşturan söz konusu ifadeleri içeren tutanaklar, çok zaman iddianamelere aynı şekilde konulup bu nitelendirmelere dayanılarak cezalandırma talep edilmektedir. Mahkemeler de elkonulduğu haliyle doğrudan temas edemedikleri ve dosyada fotoğrafları da bulunmayan maddelerin ve paketlerinin iddia edilen nitelendirmelerine, mahkumiyet hükümlerinin gerekçelerinde sıklıkla yer vermektedirler. Söz konusu nitelendirmelerin, kovuşturma aşamasında da hiç tartışılıp sorgulanmadığı, tutanağı tanzim eden görevlilere “satışa hazır vaziyet” ten veya “özen” den kastın ne olduğu gibi sorular sorulmadığı ve sanığa da açıklama yapma imkanı tanınmadığı ifade edilmelidir. Bu noktada ayrıca belirtmek gerekir ki tutanak tanzim etmiş olup duruşmalarda herhangi bir nedenle tanık sıfatıyla dinlenen görevlilerin de sıklıkla, “üzerinden zaman geçtiği için olayı -yeterince- hatırlamadıklarını, tutanak içeriğinin doğru olduğunu” beyan etmeleri ve mahkemelerce de bu beyanların yeterli görülmesiyle gerçek anlamda tanıklara soru sorulmasına ve delillerin tartışılmasına imkan tanınmaması da yaygın bir uygulama olarak gözlenmektedir. Kolluk tutanaklarına ve tanık dinlenilmesine ilişkin söz konusu uygulamaların, sanıkları, özellikle bu tutanaklara dayanan iddia makamı karşısında dezavantajlı duruma sokmak suretiyle, adil yargılanma haklarını ihlal ederek mahkumiyet

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1