Türkiye Barolar Birliği Dergisi 164. Sayı

150 Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Ticareti Suçunda (TCK m. 188/3) Delillerin Toplanması ve ... ve bulundurulması fiillerinin her somut olayda doğru nitelendirilerek TCK’nın 191/1 ya da 188/3. maddelerinden failin amacına ve neticeten de kastına uygun olan maddeye dayanılarak hüküm kurulması hususunda da aynı şeyi söylemek mümkündür. Buna karşılık, başta uyuşturucu ve uyarıcı maddeler konusundaki hassasiyet nedeniyle Anayasal güvencelere ve kanuna aykırı arama ve elkoymalar sonucu elde edilen delillerin hukuka uygun kabul edilmesi olmak üzere, eşik miktara odaklanma, delil toplamama ve kolluk tutanaklarının içeriklerinin tartışılmamasında olduğu gibi zaman zaman ancak önemli konularda yapılan değerlendirmelerle ya da dikkate almama, denetlememe tutumlarıyla hukuktan sapmalar görülmektedir. Oysaki çok ağır bir suç söz konusu olsa da bir eylemin cezasız kalması, tüm hak ve özgürlüklerin teminatı olan hukukun üstünlüğünün herhangi bir sınır tanımaksızın delil elde ederek veya mahkumiyet hükmü kurarak bertaraf edilmesinden daha ağır bir sonuç doğurmayacaktır. Kaldı ki eylemlerin cezasız kalmasının en büyük sebebinin, bildirilen satıcıların ve alım yapılan yerlerin araştırılmaması gibi delil kayıpları olduğu açıktır. Yargı derecelerinde aşağı doğru inildiğinde, hukuka aykırı uygulama ve değerlendirmelerin yoğunlaştığı ve kolluk faaliyetleriyle somutlaşan soruşturma aşamasında, delil kayıplarının ve hukuka aykırı delillerin mazur görülemeyecek seviyelerde olduğu ifade edilmelidir. Bu kapsamda, güven alımlarında hukuki sınırların aşılması ile çarşı ve mahalle bekçilerinin kanuni görev tanımlarının dışına çıkmaları da önemli sorunlardır. Suçun manevi unsuru hatalı değerlendirilerek ve/ veya hukuka aykırı delillere dayanılarak TCK’nın 188/3. maddesinden mahkumiyet sonucunu, kolluğun hukuka ve tekniğe aykırı uygulamaları ile kolluk tutanaklarının doğurduğu gerçeği dikkate alındığında durumun vahameti daha iyi anlaşılmaktadır. Söz konusu tutanakların şablon ifadeler taşımaları ve içeriklerinin soruşturma aşamasında sorgulanıp araştırılmaması, duruşmalarda da gerçek anlamda ortaya konulup tartışılmaması ve aksi yönde ispatın mümkün olmaması ciddi bir sorundur. Dikkate alınması gereken bir diğer çok önemli gerçek ise gerek deliller gerekse de suçun nitelendirilmesi hususundaki tüm hukuka aykırılıklar kanun yolunda tespit edilseler dahi bu tespitlerin pek bir anlam ifade etmemesidir. Zira, istinaf ve Yargıtay kararlarının,

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1