Türkiye Barolar Birliği Dergisi 164. Sayı

164 Statüden Sözleşmeye, Sözleşmeden İsteme Hukuk Biçiminin Dönüşümü Roma Hukuku ve kapitalist hukuk, hukuk olmaları yönüyle sözleşme ilişkisinin tüm temel kavram ve ögelerinde ortaklaşırlar: “Roma Hukuku, borçlar hukuku alanında olağanüstü bir gelişme göstermiştir. Borçların birçok ilkesi, kavramı, akit, haksız fiil, borcun sona erme sebepleri, çeşitli akit tipleri, temerrüt, hata, hile, tehdit, sebepsiz zenginleşme ve diğerleri inceden inceye işlenmiştir”.34 Para-biçiminden sermaye-biçimine geçiş, basit meta üretiminden genelleşmiş meta üretimine geçişi ifade eder. Kapitalizm öncesi toplumsal formasyonlarda doğrudan üreticiler (emekçiler) çeşitli bağımlılık ilişkileri altında yaşıyor ve çalışmalarının sonucu olan ürüne ya sahip olmuyorlar (köleler) ya da sahip oldukları ürünlerle ancak istisnai koşullarda değişime taraf oluyorlardı. Kapitalist toplumu kendinden önceki toplumsal formasyonlardan ayıran en belirgin özellik, doğrudan üreticilerin arızi olmayan bir şekilde çalışma kapasitelerine meta olarak malik olmalarıdır. Kapitalist toplum öncesinde karşılaşılan basit meta üretimlerinin hiçbirinde, tüm toplumu kapsayacak bir genellikte, doğrudan üreticilerin “özgür” olması söz konusu değildi; çünkü topraktan doğan yükümlülüklerden azade olmak topraksız olmayı ve aç kalmayı beraberinde getiriyordu. Ancak genelleşmiş meta üretiminin ekonomik yapısı, doğrudan üreticileri, eski toplumun tüm bağımlılık ilişkileriyle birlikte kendi geçimlerini sağlamak için gerekli olan üretim araçlarından (toprak, ham madde ve her türlü alet edevattan) özgürleştirerek işçileştirdi. Bahsi geçen işçileştirme süreci, doğrudan üreticiyi, para sahibinin toplumla metası dolayımıyla kurduğu ilişkiye benzer bir ilişkiye iter. Paraya sahip olanın para üzerinden toplumla ilişki kurmasının paranın özgünlüğünden kaynaklanan bir zorunluluk olması gibi, doğrudan üreticinin, doğrudan üretici olarak sahip olduğu çalışma potansiyeli, onu işçileştirirken üretim araçlarının ondan koparılması sebebiyle onun mülkü olan emek-gücü metasına dönüşür. İşçi, emekçi olarak var olabilmek için çalışmak, çalışmak için toplumla emek pazarından geçen bir ilişki kurmak zorunda kalır ve pazarda sadece maliklerin sesi işitilir. Emek faaliyetinin doğallığı, çalışma potansiyelinin mülkiyete (emek-gücü metasına) dönüşmesiyle sona ererek hukukun konusu haline geldi. Bu durum, kapitalist toplumda, başka hiçbir toplumda 34 Ibid.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1