Türkiye Barolar Birliği Dergisi 164. Sayı

165 TBB Dergisi 2023 (164) Olcay HAYTA olmayan ölçüde, toplumsal üretimin tüm unsurlarının (üretim araçları, üretimin konusu ve üretme gücü) hukukun konusu haline gelmesinin iktisadi zemini oluşturur. Üretimin tüm unsurlarının mülkiyete konu olduğu bir toplumsal durumda, insanların mülki sahibi bireyler olarak özneleşerek hukukun özneleri haline gelmesi kaçınılmazdır.35 Maine’in kaleminde, hukuki gelişmenin ürünü olan sözleşme biçiminin bir lütfu olarak sunulan tüm statü ve yükümlülüklerden arınmış özgür kişi (hukuk sujesi)36, özünde, çalışma ilişkinin doğallığının parçalanarak üretimin her bir ögesinin (emek/emek-gücü metası, emeğin araçları/sermaye, emeğin konusu/rant) mülkiyete konu edilmesinin sonucudur. Sahiplikten mülkiyete geçişin emeği de kaplamına almasının hukuki ifadesi, “medeni” toplumların medeni kanunlarında tüm insanlara bahşedilen hak ehliyeti’dir.37 SÖZLEŞMEDEN “İSTEM”E Roma hukuku, sahiplikten mülkiyete geçişin, diğer bir deyişle, doğallıktan hukukiliğe geçişin dinamiklerini takip imkânı sağladığı için, hukuki kavrayışını keskinleştirmek isteyen hukuk bilimciler için önemli bir araştırma nesnesidir. Maine’in, “statü”ler hukuku olarak değerlendirdiği Roma Hukuku’yla sözleşme hukuku olarak kavradığı modern (kapitalist) hukuk arasında kurduğu ilişki, her iki hukukun 35 “Öznelerin her biri birer mübadelecidir, yani her birinin ötekiyle olan toplumsal ilişkisi, ötekinin onunla olan ilişkisinin aynıdır. Mübadelenin özneleri olarak aralarındaki ilişki … eşitlik ilişkisidir.” Bkz. Karl Marx, Grundrisse, Birikim Yayınları, İstanbul, 1979, s. 272 “… karşılıklı birbirini birer mülk sahibi olarak iradesi metasına sinmiş birer kişi olarak tanı[maktır.]” Bkz. Ibid. s. 276 36 “Acıktır ki, metalar pazara kendi başlarına gidemezler ve kendi hesaplarına değişim yapamazlar… Bu nesnelerin, birbirleriyle meta olarak ilişki içine girebilmeleri için, koruyucuların, iradeleri bu nesnelere yerleşmiş kimseler olarak birbirleriyle karşı karşıya gelmeleri ve karşılıklı rızaya dayanan bir anlaşma olmaksızın, birisi diğerinin metaına el koymayacak ve kendi isteği ile ondan ayrılacak bicimde hareket etmelidirler. Bu nedenle, bu kişilerin, birbirlerinin özel sahiplik haklarını karşılıklı olarak tanımaları gerekir. Böylece, bir sözleşmede ifadesini bulan bu hukuksal ilişki, bu sözleme, gelişmiş bir yasal sistemin bir parçası olsun ya da olmasın, iki irade arasındaki bir ilişkidir ve bu haliyle iki insan arasındaki, gerçek ekonomik ilişkinin yansımasından başka bir şey değildir. Bunun gibi her hukuksal sözleşmenin konusunu belirleyen şey, işte bu ekonomik ilişkidir. Burada kişiler birbirleri için yalnızca metaların temsilcileri ve dolayısıyla sahipleri olarak vardır”. Bkz. Marx, Kapital I. cilt, s. 94-5 37 Türk Medeni Kanunu md. 8, “hak ehliyeti”: “Her insanın hak ehliyeti vardır. Buna göre bütün insanlar, hukuk düzeninin sınırları içinde, haklara ve borçlara ehil olmada eşittirler.”

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1