Türkiye Barolar Birliği Dergisi 164. Sayı

168 Statüden Sözleşmeye, Sözleşmeden İsteme Hukuk Biçiminin Dönüşümü sahnesine çıkışına tanıklık ettiler. “Üretim tarzı yönünden manüfaktür, sözcüğün dar anlamıyla, ilk aşamalarında lonca el zanaatlarından, bir ve aynı bireysel sermaye tarafından aynı anda çok sayıda işçi kullanılması dışında güçlükle ayırt edilir. Ortaçağ lonca ustasının iş yeri, yalnızca genişlemiştir.”42 İşçilerin, elbirliğini nitelikli hale getiren işbölümüyle işçilerin ürünün belirli kısımlarında uzmanlaşması, manüfaktür dönemi boyunca da üretkenliği artırmanın yegane yoluydu. Üretimin amacının kar etmek olduğu bir sistemde, üretkenlik artışı sağlayan iş bölümünden faydalanılmaması düşünülemezdi. Üretim sürecinin iş bölümüyle parçalanması, parça işçiye dönüşen tekil işçilere karşın kolektif işçinin doğmasıyla sonuçlandı. İş bölümünün, hukuki özne olan işçileri, parça işçi haline getirerek hukukun tanımadığı kolektif işçinin bir uzvu, kolektif varoluşun tekillikleri haline getirmesi, manüfaktür dönemi boyunca artarak devam ettiyse de en olgun haline, fabrika üretim tarzıyla erişti. “Basit elbirliğinde ve hatta iş bölümüne dayanan elbirliğinde tek başına çalışan işçinin yerini kolektif işçinin alması, az çok rastlantıya bağlı bir şey gibi görünür. Oysa makineler daha sonraki durumlarda, birkaç istisna dışında, yalnızca birleşmiş emek ya da ortaklaşa emekle işletilir. Demek ki burada, emek sürecinin ortaklaşa niteliği, emek aracının kendisinin zorladığı teknik bir gerekliliktir”.43 Kapitalist üretimin içsel dinamiklerinin sonucunda, üretim araçlarında görülen dönüşümün, emekçileri kolektif olarak etkinlikte bulunmaya zorlamasının yalnızca üretim alanıyla sınırlı kalmayan, emek pazarına da yansıyan sonuçları oldu. Tek başlarına iş göremeyen işçiler, üretim sürecinde kazandıkları kolektif karakteri emek pazarına da taşıdırlar. Üretimin kolektif niteliğin bir görünümü olarak, emek, emekçinin mülkiyeti dolayımından geçmeden (emekçilerin metası olarak emek-gücü yerine doğal bir üretim gerekliliği olarak iş yeri ya da iş kolunda faaliyet için gerekli olan toplam emeğin temsili) işçi yardımlaşma sandıkları ya da sendika örgütlenmelerinde kolektif temsilini buldu. Üretimin ögelerinden biri olan emek, meta biçiminde, maliki olanın piyasaya getirdiği bir üretim ögesi olmaktan çıktı. Toplumsal emek, onun üreticisi olan tek tek emekçilerin bireysel tasarrufuyla piyasanın “özgürlük”ler ortamında değil, kolektif işçinin muhataplığın42 Ibid. s. 313 43 Ibid. s. 372

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1