Türkiye Barolar Birliği Dergisi 164. Sayı

169 TBB Dergisi 2023 (164) Olcay HAYTA da üretim alanına taşınabilir hale geldi. Sözleşme biçiminin yukarıda yer verdiğimiz sınırları hatırlandığında, açık ki, mülkiyet dolayımıyla ilişki kurmayı reddeden bir toplumsal özne olarak kolektif işçinin mevcudiyeti, malikler arası ilişkinin biçimi olan sözleşme biçimiyle kavranması mümkün olmayan bir toplumsal olgudur. 1850’li yıllardan itibaren sistemli bir biçimde gerçekleştirilen toplu pazarlık görüşmelerinin (collective bargain) muhatabı olan sendikalar (trade union)44, sözleşme biçiminin (contractual form of law) genel kurgusundan yalnızca öznenin bir kolektif olması yönüyle değil, aynı zamanda bu kolektif öznenin grev adıyla bilinen zor kullanma yetkisine sahip olmasıyla da radikal bir kopuştur. Sahipliğin doğal biçiminden mülkiyete geçişin yarattığı dolayım, toplu pazarlık sürecinde görülmemektedir. Kolektif işçinin toplumsal bir özne olarak kendini gösterdiği durumlarda, üretim araçlarının ve emeğin temsilcileri, mülkiyet dolayımıyla malikler olarak değil (hukuki özneler olarak değil), maddi üretimin unsurları olarak karşı karşıya gelmekte, anlaşma noktasını belirlemek için zorlama araçlarını kullanabilmektedir (grev ve lokavt). Burada karşımıza çıkan zor, sözleşme biçiminin (hukukun) mütemmim cüzü olan zordan niteliksel olarak farklıdır. Malikler arası ilişkinin (akdin) gerektirdiği bağlılığı cebri icrayla kuran değil, mülkiyet dolayımına girmeyen, doğrudan doğruya üretimdeki pozisyonlarıyla, emek ve üretim aracının sahipleri arasındaki itiş kakışın aracı olan bir zordur. Sözleşmenin sınırları içerisinde görülmesi mümkün olmayan bu toplumsal pratik esasen, mülkiyet dolayımıyla kurulan toplumsal ilişki olarak hukukun (sözleşmenin) sınırlarının ötesine geçmektedir. Sözleşme biçiminin muhtevasını oluşturan bireysel mülk sahipliğinin (meta-biçim) kapitalist üretim ilişkilerindeki merkezi konumu sebebiyle, bu ilişkiler mevcudiyetini sürdürdüğü müddetçe, sözleşme biçiminden bütünüyle uzaklaşılması mümkün değildir. Ancak kolektif işçinin toplumsal etkisiyle doğru orantılı olarak, toplumsal yeniden üretimin bazı alanları sözleşme biçiminden koparılarak – bu biçimin belirleyiciliği altında ve onun yanı başında doğan – yeni biçimin, istem biçiminin (claim form of law) belirlenimleriyle yeniden örgütlendi. Biçim tartışmasının hukuk bilimine yabancılığı sebebiyle, istem biçimi, ayrı bir biçim olarak sözleşme biçiminin karşısına konulmak yerine, 44 Fraser, s. 54 vd.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1