Türkiye Barolar Birliği Dergisi 164. Sayı

170 Statüden Sözleşmeye, Sözleşmeden İsteme Hukuk Biçiminin Dönüşümü sözleşme biçimine varması gereken az gelişmiş, kusurlu bir hukuki durak olarak kavrandı. Oysa istem biçiminin doğması, sözleşme biçiminin taşıyamayacağı bir toplumsal ilişkinin/pratiğin, hukukileşmesinin ürünüdür. Diğer bir deyişle, istem biçimi, toplumsal normun hukuk biçiminden doğal biçime bir yöneliştir. Bu durum, Marx’ın kapitalist üretimin 1800’lü yılların son yarısında işçi kooperatiflerini incelerken ortaya koyduğu saptamayı hatırlatır: “eski biçim içerisinde yeninin ilk sürgünleri…”45 İstem biçimi bir yandan hukukun bir biçimidir çünkü kendisi doğrudan doğruya meta ilişkisinin ifadesi olmasa da genelleşmiş meta üretiminin aşılmayan sınırları içerisindedir; diğer yandan meta biçimin özgünlüğü olan dolayım ilişkisinin aşıldığı bir biçim olarak hukuk-olmayana bir yöneliştir. Bu ikili karakter istem biçiminin içsel çelişkisi olarak her adımda kendini gösterir. Bu noktada Paşukanis’in örneği kendini hatırlatır: “… demiryollarından kaynaklanan sorumluluğa ilişkin hukuksal kurallar, farklılaşmış özel çıkarları, özel hukuku varsayarken, demiryolu trafiğine ilişkin teknik kurallar en çok randıman sağlama gibi ortak amacı varsayar”.46 Demiryolunun toplumsal sahipliğiyle (idaresiyle) başlayan dönüşüm, demiryoluyla gerçekleştirilebilecek en etkin faaliyetin insanların ve malların taşınması olduğu gerçeğine dayanan bir ortak amaca işaret eder. Bu alanda gerçekleştirilecek üretimde karşılaşılması muhtemel sorunlar, taşıma hizmetine ilişkin beklentinin karşılanmaması ya da hizmet sırasında doğması olası zararların giderilmemesi şeklinde ortaya çıkar. Bu noktada, mağdur bireyde beliren beklentinin toplumsal üretimde giderilmesi gereken bir sorun olarak kavranmasıyla, hukuki öznenin tazminat hakkı olarak kavranması arasındaki fark, biçim tartışmasının hipotetik örneğini oluşturur. Toplumsal üretimdeki aksaklık ve yetersizlikler, sorunun muhatabının tüm toplum olduğu ve bu muhataplıkla hareket eden (fiili ilişkinin taşıyıcısı – ikamet etme, kullanma gibi) bireylerin istemleriyle olması gereken yönde değiştirilebilir. Ya da yalnızca menfaati ihlal edilen “tam ve somut cisimlenişini mülk sahibi, özel çıkar sahibi, bencil, iktisadi özne”de bulan “hukuk öznesi”nin47 muhataplığında, “sözleşmenin ihlali” olarak kavranıp “dava” da edilebilir.48 45 Karl Marx, Kapital III. cilt, Sol Yayınları, Ankara, 2007 s. 389 46 Paşukanis, s. 78 47 Ibid. s. 77 48 Hukuksal dünya görüşünün iddia ettiğinin aksine, toplumsal üretimin bireysel

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1