Türkiye Barolar Birliği Dergisi 164. Sayı

199 TBB Dergisi 2023 (164) Zübeyir BAKMAZ / Memduh DURSUN gereğince sermaye şirketinin kurum kazancından diğer indirim olarak düşülmesi ve böylece daha az kurumlar vergisi ödenmesidir. İkinci avantaj ise, kâr payı gelirine bağlı olarak doğacak ve vakfın üzerinde nihai yük olarak kalacak olan % 10 oranındaki vergi kesintisinin (stopaj gelir vergisinin) bertaraf edilmesidir. Şayet, iştirak edilen sermaye şirketi hayatın olağan akışına uygun hareket etmiş olsaydı, her yıl ortaklarına ve bu bağlamda vakfa kâr payı dağıtacak, vakfa isabet eden brüt kâr payı üzerinden de tevkifat yaparak vergi dairesine ödeyecekti. Şirket tarafından vakfa yapılan ödeme kâr payı olduğunda, söz konusu ödeme tutarının şirketin kurumlar vergisi matrahından gider ya da maliyet olarak indirilmesi imkânsız hale gelmektedir. Görüldüğü üzere, sermaye şirketinin ortağı konumundaki vakfın kurmuş olduğu üniversiteye para aktarılması işlemi (ulaşılmak istenen iktisadi sonuç) iki farklı yolla gerçekleşebilmektedir. Bu yollardan birisi vergisiz iken, diğeri ise vergilidir. Vergisiz yol iktisadi, ticari, teknik icaplara aykırılık teşkil etmekte ve işin esasına göre anormal ve gayrimutad bir uygulama yapıldığı anlamına gelmektedir. Çünkü, taraflarca seçilen yol olan vergisiz yol ile ulaşılmak istenen iktisadi sonuç (vakıf üniversitesine para aktarılması) arasında makul bir bağlantının mevcudiyeti söz konusu değildir.94 Başka bir anlatımla, normal ve mutad olan ve ekonomik gerçeklere uygun olan durum95, şirketin elde ettiği kârı ortaklarına (vakfa) dağıtması, vakfın da bu kâr payı gelirini kuruluşunda belirlenen sosyal amaçların gerçekleştirilmesinde kullanması, yani sahibi bulunduğu üniversitenin eğitim faaliyetlerinde harcanmak üzere bu işletmeye transfer etmesidir. Böyle bir tertip karşısında bahse konu bağışlama işleminin “peçeleme işlemi” olarak kabul edilmesi bir zorunluluk arz etmektedir. Burada, bir özel hukuk kalıbı olan bağışlama sözleşmesinin (uygun, makul, münasip ve ölçülü olmayan bir şekilde kullanılmak suretiyle) kötüye kullanılması96 söz konusudur. Buradaki bağışlama sözleşmesi ölçülü değildir. Çünkü, bağışlama sözleşmesi ile perdelenen iktisadi amaç tipik addedilen bir formdadır97, yani kâr payı dağıtımı formundadır. Zaten, vergisel avantaj sağlama amacı dışta tutulduğunda geride anlamlı bir iktisadi bütünlük kalmamaktadır.98 94 Akkaya, s. 100. 95 Oktar, s. 64. 96 Akkaya, s. 99. 97 Akkaya, s. 99. 98 Akkaya, s. 100.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1