106 *nFHO <aUJÕ .aUaUOaUÕ Ba÷OaPÕnda $şkÕn =aUaU Giriş Para borcunu ifada temerrüt halinde talep edilebilen ve temerrüt faizi ile karşılanamayan zararı ifade eden aşkın (munzam) zarar meselesi son yıllarda, özellikle enflasyona bağlı para değerindeki düşüş nedeniyle oluşan zarar bağlamında üzerinde yoğun yargısal tartışmaların yaşandığı, ancak halen daha yargı kararlarında görüş birliğinin sağlanamadığı önemli bir Borçlar Hukuku meselesidir. Tartışmanın ana nedeni, aşkın zararın ispatı noktasında nasıl bir yöntemsel tercih yapılması gerektiği noktasında odaklanmakta ve bu yöntemsel tercih özellikle enflasyona bağlı para değerindeki düşüşlere bağlı olarak gelişen aşkın zarar taleplerinde farklı yargısal neticelere varılmasına neden olmaktadır. Paranın değer kaybı ekonomik, sosyal ve siyasal anlamda önemli neticeler doğurduğu gibi, bu olgunun hukuk alanında da önemli yansımaları bulunmaktadır. Bu etkilerin gerek iç hukuka ilişkin düzenleme ve yargılamalarda, gerek konunun temel bir hak olan mülkiyet hakkı ile doğrudan ilişkisi nedeniyle insan haklarına ilişkin yargılamalar kapsamında gözlemlenmesi mümkündür. Bu kapsamda aşkın zarar meselesi de Borçlar Hukukunun sınırları içinde kalmamakta, özellikle mülkiyet hakkı ve konuya ilişkin çelişkili yargı kararları nedeniyle ayrımcılık yasağı ve hukuki güvenlik ilkesi temelinde insan haklarına ilişkin inceleme zeminine taşınmaya devam etmektedir. Aşkın zarar müessesesi ve özellikle ispatına ilişkin yöntemsel farklılıkların giderilmesi, hukukun bütünlüğüne hizmet edeceği kadar bu kapsamda oluşan yargısal işyükünün seyri üzerinde de belirleyici etkiyi haiz olacaktır. I- Para Borçlarında Temerrüt ve Temerrüt Faizinin Fonkisyonu Borçlunun temerrüdü, muaccel bir borcun borçlusu tarafından borç ilişkisine uygun olarak yerine getirilmemesini ifade eder.1 Borçlunun temerrüdü genel olarak Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 117 ila 126. maddelerinde düzenlenmekle birlikte,2 mevzuatta bir kısım borç 1 Borçlunun temerrüdü, borcun yerine getirilmesini ancak bunun sözleşmeye uygun olmamasını ifade eden gereği gibi ifa etmemeden farklıdır. Zira temerrütte borçlu borcu hiç ifa etmemektedir. Ancak temerrütte kastedilen hiç ifa etmemeden, temerrüdün mutlaka borcun tamamına ilişkin olabileceği sonuca çıkarılmamalıdır. Zira, temerrüt edimin tamamı için söz konusu olabileceği gibi bir kısmı için de hiç ifa etmeme olgusu gerçekleşebilir. Bkz. Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Turhan Kitabevi, Ankara 2021, s. 872; 2 Ayrıntılı bilgi için bkz. Kılıçoğlu, s. 872 vd; Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1