123 7BB 'HUJLVL ùHEnHP 1(Bø2ö/8 g1(5 şüşlerden etkilenmez. Ancak para borçlarında ve özellikle enflasyon oranının yüksek olduğu ülkeler açısından bu sorun sıklıkla yaşanmaktadır.72 Bu durumlarda para değerinde yaşanan kayıp nedeniyle oluşan kaybın aşkın zarar olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği doktrin ve yargı kararlarında tartışmalıdır. Doktrinde bir görüş, paranın değer kaybı nedeniyle oluşan bu zararın aşkın zarar olarak değerlendirilmesi gerektiğini, bu konuda fiili bir karine olduğunun kabul edilmesinin zorunlu olduğunu, alacaklının söz konusu değer kaybını ortaya koyan verilerle (resmi veri ve kayıtlar) zararını kanıtlamasının mümkün olduğunu, aksinin kabülünün enflasyondan borçlunun kazançlı çıkmasına neden olacağını ve enflasyonu borçlular tarafından arzu edilen bir araç haline getireceğini, borçlunun bu suretle borca aykırı davranıştan kazanç elde etmeye devam edeceğini, bu durumda borçlunun ancak ödemeyi yapmış olsaydı dahi alacaklının zarara uğrayacağını ispatlayarak sorumluluktan kurtulabileceğini savunmaktadır.73 Devalüasyonun etkisi kapsamında da benzer görüşler ileri sürülmektedir.74 Doktrinde baskın olan ve yargı kararlarında da sıklıkla ifade edilen bir diğer görüş ise; paranın değer kaybına bağlı olarak oluştuğu iddia edilen bu tür zararların da alacaklı tarafından somut vakıa ve delillerle ispat edilmesi gerektiğini, bu bağlamda alacaklının borçlunun temerrüde düşmemesi ve alacağına zamanında kavuşması halinde bunu değer kaybına uğramayacak surette değerlendirebileceğini ispat etmesi gerektiğini, bu bağlamda alacaklının herhangi bir ispat kolaylığından veya fiilî karineden yararlanamayacağını, bu nedenle söz konusu zararın soyut olarak ispatının mümkün olmadığını ifade etmektedir.75 72 Kılıçoğlu, s. 909 vd.; Ayrancı, s. 169 vd. 73 Akçaal, s. 1080; Kılıçoğlu, s. 910, Reisoğlu, s. 378; Barlas, s. 212 vd.; Kılıçoğlu, özellikle yüksek enflasyon nedeniyle paranın değer kaybı nedeniyle oluşan zararlar açısından, aşkın zararın ispatıyla ilgili olarak bir karinenin varlığını yadsıyan yargı kararlarının kabul edilemeyeceğini, yüksek enflasyonun varlığının uzun yıllardır Devletin resmi organlarınca da kabul ve beyan edilen maruf ve meşhur bir olgu olduğunu, bu kapsamda Devlet bu gerçekliği dikkate alarak kendi alacakları için daha yüksek bir faiz oranı uygularken, adi alacaklar açısından aynı olgu nedeniyle oluşan zararın somut olarak ispatının aranmasının adalet ve hakkaniyet düşüncesi ile bağdaşmadığını ifade etmektedir. Bkz. Kılıçoğlu, s. 920 vd. 74 Develüasyon yetkili makamların kararıyla, para değerindeki ani düşüşü ifade etmektedir. Bu kapsamda alacaklının örneğin yatırım yapacaksa yatırımının devalüasyondan önceki maliyeti ile sonraki malşyeti arasındaki farkı zarar olarak talep edebileceği kabul edilemketedir. Bkz. Kılıçoğlu, s. 911. 75 Akçaal, s. 1081; Zeytinoğlu, s. 262; Alman ve İsviçre hukukarında ise aşkın zarar
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1