Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

126 *nFHO <aUJÕ .aUaUOaUÕ Ba÷OaPÕnda $şkÕn =aUaU ile karşılanamayan somut zararın varlığının ispatlanması gerektiğinin; özellikle soyut bir iddia zararın ispatı açısından yeterli olmadığı için, alacaklının fiilen yaptığı işin ve faaliyet alanının, ileri sürdüğü zararın oluşabileceğine ilişkin iddia ile somut olarak örtüşmesi gerektiğinin84 vurguladığı anlaşılmaktadır. Kararlarda sıklıkla “Soyut anlatımlar, muhtemel kar kayıpları, elde edilmesi tahmin edilen gelir kalemleri munzam zararın ispatı için yeterli değildir. Yine yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu gibi hususlar davacıyı ispat yükünden kurtarmaz…. faizi aşan zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri) dışında, davacının durumuna özgü, somut vakıalarla ispatlanması gereki.” tespitlerine yer verildiği görülmektedir.85 Yargıtayın az sayıdaki kararında ise; tacir olan alacaklının borçludan para borcunu zamanında tahsil etmesi halinde ticari işlerinde kullanacağını karine olarak kabul ettiği; yaşanan enflasyon dolayısı ile paranın değerinin düşmesi ve alım gücünün azalması olgularının alacaklının ayrıca zararını ispat yönünden kanıt getirmesini gerektirmeyen fiili karineler oluşturduğunu belirttiği; ülkemizde yaşanan ve herkesçe bilinen (mâruf ve meşhur olan) enflasyon oranı nedeni ile alacaklının uğradığı zararın temerrüt faizi ile karşılanması mümkün olmayacağından ve bu karinenin aksinin borçlu tarafından ispatı gerekeceğinden, aşkın zararın hesabında mahkemece her yıl itibariyle gerçekleşen enflasyon oranı, mevduat ve Devlet tahvillerine uygulanan faiz oranı, döviz kurları ile ilgili resmi belgeler getirtilerek, olayın özelliğine göre uzman bilirkişilerden yararlanılarak gerçek zararın hesap ettirilmesi gerektiğinin vurgulandığı görülmektedir.86 84 Örneğin Yargıtay 4. H. D. 04.03.1986 tarih ve 1986/685 esas, 1986/2012 tarihli kararında “dar gelirli bir memurun, ortak malın satılması halinde elde ettiği parayı vadeli hesaba veya benzer gelir getiren yerlere yatırarak nemalandırmasının beklenen bir davranış olmadığını” kabul etmiştir. 85 Y.15 H.D., 24.1.1994 tarih, 1993/5843 esas, 1994/229 karar; Yargıtay 17. H:D., 1.11.2016 tarih, 2014/13329 esas, 2016/9629 karar; Yargıtay 15. H.D., 12.5.2016 tarih, 2016/1049 esas, 2016/2737 karar; Yargıtay 11. H.D., 3.3.2016 tarihli, 2015/8570 esas, 2016/2363 karar, Yargıtay 15. H. D., 12.5.2016 tarih, 2016/1049 esas, 2016/2737 karar. 86 Yargıtay 11. H. D., 24.09.1985 tarih, 1985/3533 esas, 1985/4757 karar; Yargıtay 11. H.D., 23.05.1996 tarih, 1996/1416 esas, 1996/3723 karar; Yargıtay 13. H. D., 01.01.1995 tarih, 1995/267 esas, 1995/5451 karar; Yargıtay 13. H. D., 22.05.1997 tarih, 1997/2555 esas, 1997/4658 karar.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1