Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

128 *nFHO <aUJÕ .aUaUOaUÕ Ba÷OaPÕnda $şkÕn =aUaU lan müdahalenin meşru olup olmadığı denetlenmiştir. Bu kapsamda; ekonomilerde bir değişim vasıtası olan paranın çeşitli ticari, sınai, zirai vs. faaliyetlerde kullanılmakla sahibine kazanç, kira, nema gibi yararlar sağlayan ekonomik bir değer olduğu; paranın sahibi dışındaki kişi ve kuruluşlarca kullanılmasının, sahibinin bu ekonomik değerden mahrum bırakılması sonucunu doğurması yanında enflasyon etkisinde olan ekonomilerde değerini yani alım gücünü enflasyon oranına bağlı olarak yitirmesine neden olduğu; mülkiyet hakkı kapsamında alacağın geç ödenmesi durumunda aradan geçen sürede enflasyon nedeniyle paranın değerinde oluşan hissedilir aşınma ile mülkiyetin gerçek değeri azaldığı gibi bu bedelin tasarruf veya yatırım aracı olarak getirisinden yararlanmak imkânının da bulunmadığı, bu şekilde kişilerin mülkiyet haklarından mahrum edilerek haksızlığa uğratıldıkları ifade edilmiştir. Somut olayda da başvurucunun mülkiyet hakkı kapsamındaki alacağının enflasyon karşısında önemli ölçüde değer kaybına uğratılarak ödendiği anlaşıldığından başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği kanaatine varıldığı, bu tespite rağmen derece mahkemelerinin başvurucunun zarara uğradığını ayrıca ispatlaması gerektiği yönündeki katı yorumu nedeniyle somut olay bakımından kamunun yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu ve bu suretle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varıldığı belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi kararı ile ilgili olarak doktrinde eleştiriler ileri sürülmekle birlikte90, bu eleştirilerin büyük bölümüne katılmak mümkün değildir. Bu bağlamda örneğin, açık bir keyfilik olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece Anayasa Mahkemesi’nin hukuk kurallarının yorumlanması ve delillerin değerlendirilmesi bakımından mahkemelerin takdir yetkisine müdahalede bulunmaması gerektiği, somut olayda da derece mahkemesince verilen kararların bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik içermediği, zira aşkın zarar şartının Kanunda (TBK. m. 122/I) açıkça öngörüldüğü ve söz konusu hükmün somut olaya uygulanması açısından bariz takdir hatasından veya açık bir keyfilikten söz edilemeyeceği belirtilmektedir. Kanaatimizce birey90 Akçaal, s. 1085.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1