Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

132 *nFHO <aUJÕ .aUaUOaUÕ Ba÷OaPÕnda $şkÕn =aUaU olarak ispat edilmesi gerektiğine işaret eden yargı kararları da bulunmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere bu farklı yargısal yaklaşımlar, hukukun bütünlüğü ilkesine zarar vererek yargıya duyulan güveni azalttığı gibi, bireysel anayasa şikayeti yolu ile yapılan başvurular ve ihlal kararları neticesinde yapılan yeniden yargılama faaliyetleri de hesaba katıldığında, yargısal iş yükünü oldukça ağırlaştırmaktadır. Bu bağlamda, yargı kararlarında ve özellikle ilk derece yargısına yön veren Yargıtay Daire kararlarında görüş birliğinin sağlanması zaruridir. TBK’nın 122. maddesi ve yargı kararlarına yansıyan uyuşmazlık kategorisine bakıldığında kanaatimizce; enflasyon ve devalüasyon gibi genel ve irade harici olguların etkisiyle oluşmayan ve geçmiş günler faizi ile karşılanmayan aşkın zarar iddiaları için, özellikle alacaklının fiilen yaptığı işi ve faaliyet alanının, ileri sürdüğü zararın oluşabileceğine ilişkin iddiası ile somut olarak örtüşmesi gibi somut vakıa ve verilerden yararlanılması mümkündür. Ancak enflasyon, develüasyon veya benzer şekilde, borç ilişkisinin taraflarının iradesi dışındaki olgulara bağlı olarak paranın değerinde yaşanan düşüşten kaynaklanan aşkın zarar iddialarının ayrı bir kategori olarak ele alınması, bu iddialar bağlamında fiili bir karinenin varlığından hareketle soyut ispat yöntemi uygulanarak ilgili resmi ve kayıtlar gözetilmek suretiyle sonuca varılması, TBK’nın ilgili düzenlemesinin amacı ile uyumlu olacağı gibi, hükmün anayasaya uygun yorumuna da hizmet edecektir. Zira borç ilişkisinin taraflarının iradeleri dışında gerçekleşen ve çoğu olayda yargısal iş yükü ve uzun süren yargılamaların etkisi ile tedrici olarak artan bu zarara, uyuşmazlığın taraflarından birinin katlanmasını beklemek, bu durumu borçlu açısından istifade edilebilir hale getirecek surette ispat faaliyetini ağırlaştıran katı bir yorum tarzı benimsemek isabetli olmadığı gibi, özellikle borçlu tarafın borca aykırı davranışı nedeniyle uyuşmazlığın tarafları arasında bozulan yarar dengesinin yargı kararı ile alacaklı aleyhine daha da bozulmasına sebebiyet vermektedir. Elbette bu kapsamda, her somut olayın özelliği dikkate alınarak, bulunacak miktarın TBK’nın 51 ve 52. maddeleri çerçevesinde değerlendirmeye tabi tutulması suretiyle tazminatın belirlenmesi gerekecektir.95 95 Akçaal, s. 1088. Yazar bu hususta bir içtihadı birleştirme kararı verilebilceği görüşünü dile getirmekte olup, münhasıran enflasyona bağlı para değerindeki düşüşten kaynaklanan munzar zarar iddiaları için bu yola başvurulması kanaatimizce

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1