Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

252 'HSUHP YH BHn]HUL )HOkkHW 'XUXPOaUÕnda 0HdHnv 8V€O +XkXkX 6RUXnOaUÕ +akkÕnda rekir. Zira anılan Kanun’un amacı, imar aflarıyla bağdaşmamaktadır. Bu durum göstermektedir ki sorun sadece bir bina ve imar sorununun ötesinde anlayış ve yaklaşım, farklı açılardan rant sorunudur. Doğal afetlerin gerçekleştiği bir ülke olarak, Devletin yaşam hakkını ve mülkiyet hakkını koruma altına alma noktasında pozitif yükümlülükleri mevcuttur. Denetimlerin yapılması ve gerekli tedbirlerin alınması bakımından devletin yaşam hakkının ihlâlini önlemeye yönelik pozitif yükümlülüğü vardır. Kanaatimizce, yukarıda bir kısmına yer verilen ihlâller ve ihmaller zinciri ve ortaya çıkan bu sonuç, Devletin bu koruma yükümlülüğünü yerine getirmemesi yönünden bir insan hakkı ve anayasal sorun olarak da karşımızda durmaktadır. Türk Ceza Kanunu’nun 170. maddesinde bina çökmesini de kapsayan genel güvenliği taksirle tehlikeye düşürme suçu, şikâyete tâbi suçlar arasında yer almadığından, savcılık tarafından res’en soruşturulur, bu suçlara dair herhangi bir şikâyet süresi yoktur. Diğer taraftan bina çökme durumunda ölüm ya da yaralanma söz konusu olduğu takdirde, taksirle adam öldürme ve özellikle olası kast ile bilinçli taksirin varlığı gündeme gelecektir. Deprem neticesinde âdeta göz göre göre (bile bile) bina çömüşse, artık burada, asgarî olarak bilinçli taksirin varlığı kabul edilmelidir. Keza aynı durumda olası kastın mevcudiyeti de değerlendirilmelidir. Son yaşanılan deprem bakımından, Dünyanın en yıkıcı depremlerinin olduğu bölgelerden birisi söz konusu olup, bu bölgede yer alan Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş İllerinin, depremsellik dikkate alındığında, afet açısından öngörülebilirliğin çok yüksek seviyede olduğu illerimizdir. Bu nedenle burada ölümlerin ve yaralanmaların yaşandığı bina çökme hâllerinde, olası kastın mevcut olduğu sonucuna varılmalıdır. Zira sağlam olmayan binaların yıkılabileceği açıkça öngörülebilmektedir. Hukukta kusur temel bir kavramdır. Çok genel olarak kusur, hukuk düzeninin kabul etmediği, hukukun ve ahlâkın kınadığı, hukuka uygun olmayan, davranış ve davranış noksanlığıdır. Kusur, ceza hukukundan özel hukuka kadar sorumluluğun temel hareket noktasıdır. Asıl olan kusurdur, kusursuz sorumluluk istisnaîdir. Kusur, bilinçli şekilde açıkça kast şeklinde ortaya çıkabileceği gibi, kişinin sonucunu öngörebileceği ihmal olarak karşımıza çıkabilir. Bu son deprem

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1