286 'HSUHP YH BHn]HUL )HOkkHW 'XUXPOaUÕnda 0HdHnv 8VO +XkXkX 6RUXnOaUÕ +akkÕnda (belirleyici) olan ve vakıaların diğerlerinden ayrılmasına imkân verecek olan unsurlarını bildirmesi yeterlidir.44 Bu noktada hayat olayı ile yargılamaya getirilen vakıalar arasındaki ayırımın doğru yapılması gerekir. Hayat olayı, dış dünyada taraflar arasında yaşanan, birden fazla unsuru (vakıayı) içeren ve içeriğinde az çok hukukî sonuçlara bağlanmış değerlerin bulunduğu olayı ifade eder.45 Vakıa kavramı ise, hayat olayında içerisinde yer alan maddî hukuktaki koşul vakıaları karşılayan vakıaları ifade eder. Yani hayat olayı, maddî hukuka ilişkin birden fazla normun koşul vakıalarını içerebileceği gibi, herhangi bir normun koşul vakıasını içermeyebilir. Dolayısıyla dava dilekçesinde sadece soyut olarak depreme atıf yapılması, bu anlamda somutlaştırma yükünün yerine getirildiği anlamına gelmez. Talepte bulunan taraf, hayat olayını aktarırken maddî hukuka göre talebini haklı kılan koşul vakıaların meydana gelen hayat olayında mevcut olduğunu da somut bir şekilde en azından temel yönleriyle ortaya koymakla yükümlüdür. Örneğin, bir binanın depremde yıkıldığı veya hasar gördüğü durumda, bina, taraflar arasındaki eser sözleşmesine istinaden yapılmış ve fakat sözleşmede öngörüldüğü şekilde inşa edilmediği için yıkılmış ve zarar görmüşse, sadece deprem hayat olayından bahsedilmesi yeterli değildir. Talepte bulunan taraf, karşı tarafla arasında bir eser sözleşmesi olduğunu, binanın (eserin) taraflar arasındaki sözleşmede öngörüldüğü şekilde inşa edilmediğini, bu nedenle depremde yıkıldığını veya zarar gördüğünü temel noktalarıyla somut ve makul bir şekilde ortaya koymakla yükümlüdür. Hukukumuzda vakıalara dayandırma teorisi kabul edilmiş olduğundan, hâkim tarafların hukukî nitelendirmeleriyle bağlı değildir ve hukuku re’sen uygular (HMK m. 33). Ancak tarafların her hâlükârda hayat olayını, taleplerini haklı kılacak koşul vakıalar bakımından somutlaştırmaları zorunludur. Bu bağlamda bir hayat olayı olarak depreme tek bir sonuç bağlamak mümkün değildir. Hayat olayı olarak depremin varlığı yadsına44 Atalay, Pekcanıtez Usûl, s. 1683; Yavuz Alangoya, Medenî Usul Hukukunda Vakıaların ve Delillerin Toplanmasına İlişkin İlkeler, İstanbul 1979, s. 106-107; Baki Kuru, “Medeni Usul Hukukunda Dava Sebebi”, AD, S. 4, Y. 1967, s. 242; Christian Berger ua., Stein/Jonas Kommentar zur Zivilprozessordnung Bd. IV, 22. Aufl., Tübingen 2008, §253, Kn. 11. 45 Nedim Meriç, Medenî Yargılama Hukukunda Tasarruf İlkesi, Ankara 2011, s. 99.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1