Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

287 7BB 'HUJLVL 0XKaPPHW g=(.(6 (IH ',5(1ø6$ maz, fakat ispat yükü ve daha önemlisi delil ikame yükü belirlenirken, tarafların ileri sürdükleri talepler doğrultusunda maddî hukuka göre hayat olayı içerisinde gerçekleşmiş olması aranan koşul vakıa esas alınarak hareket edilmelidir. Bu anlamda one-size-fits-all (tek beden herkese uyar) tarzı bir yaklaşımdan kaçınılması gerekir. Örneğin, hemen yukarıda verilen örnekte olduğu gibi, sözleşmesel bir ilişki kapsamında kötü ifadan kaynaklı bir zarar söz konusu ise, sözleşmeye aykırılık olmadığını veya sözleşmeye aykırılık bakımından kusurlu olmadığını davalının müteahhidin ispat etmesi gerekir (TBK m. 471). Bu açıdan ispat yükü, davalı müteahhidin üzerindedir. Öte yandan haksız fiile dayalı bir talep ileri sürülmüşse, kural olarak zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispatlamakla yükümlüdür (TBK m. 50). Dolayısıyla burada zarar, kusur ve zarar ile kusur arasındaki illiyet bağını ispat yükü temelde davacı zarar gören üzerindedir. Ancak depremin delil ikame yükü bakımından durumu ve ispat yüküne etkisi farklı şekillerde karşımıza çıkabilir. Her iki durumda da hayat olayı olarak binada meydana gelen zarar depremden kaynaklanmıştır. Ancak taraflar arasındaki ilişkinin türleri farklılık gösterdiğinden, hayat olayı içerisinde maddî hukuka ilişkin koşul vakıalar ve bunların ispatı farklılık göstermektedir. Bunun dışında, özellikle bina ve binanın teknik yönüne ilişkin somutlaştırma yükü (HMK m. 194) davacıdan çok davalı tarafta olacaktır. Çünkü, davacının genel somutlaştırması dışında, bu konudaki teknik verilerle ilgili belge ve bilgiler bu kişilerdedir. O sebeple ayrıntılı somutlaştırma davacıdan değil, davalılardan beklenmelidir. Taraflar arasındaki bilgi asimetrisinin giderilebilmesi için davalının isticvap edilmesi veya davalının elindeki belgeleri ibraza zorlanması (HMK m. 219/1) gibi imkânlara başvurulabilir.46 Hukuk yargılamasında, ispat yükü bakımından birçok kişinin yanlış bildiği üzere, “müddei iddiasını ispatla mükelleftir” sözü her zaman geçerli değildir; esasen medenî yargıda ispat yükünü belirle46 Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz. Yardımcı, s. 180 vd. Karşı tarafın elindeki belgelerin ibrazı bakımından Anglo-Amerikan hukukundaki gibi dava öncesi keşfî (pre-discovery) ve Alman hukukundaki gibi maddî hukuktan doğan bilgi ve belge talebine ilişkin hükümlere mevzuatımızda yer verilmemesinin ispat hakkı açısından doğurduğu zorluklara ilişkin olarak bkz. Pınar Çiftçi, Medenî Yargılama Hukukunda İspat Hakkı ve Sınırlamaları, Ankara 2018, s. 268 vd.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1