Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

289 7BB 'HUJLVL 0XKaPPHW g=(.(6 (IH ',5(1ø6$ liki temel belgeler dışında, bu ayrıntılı belgelere sahip olamaz, bunları belirtilen kişiler hazırlar ve muhafaza eder, etmek zorundadır. Bu konudaki bilgi ve belgelerin, işin niteliği ve görevleri gereğince kanunen yukarıda belirtilen davalılarda olduğu açıktır. Bu durumda ispata ilişkin deliller davalı taraftadır. Hâl böyle olunca, davada bu konudaki delilleri davalılar sunmak ve getirmek durumundadır; yani bu muhtemel davalılar delil ikame yükü altındadır. Bunun anlamı, davalı taraf bu konudaki delilleri eksiksiz sunamaz ve aksini de ispat edemezse aleyhine karar verilmesi gerekeceğidir.51 Burada dikkat edilmesi gereken husus, hâkimin delil ikame etmek zorunda kalıp bunda başarısız olan, ispat yükünü taşımayan taraf aleyhine karar verirken belirsizlik hâli ve dolayısıyla ispat yüküne dayanan bir karar veremeyecek olmasıdır. Bu durumda verilecek karar, vakıa iddiasının aksinin doğru olmadığının, ispat yükünü taşımayan karşı tarafça ileri sürülen delillerle ispat edilememesi sebebiyle asıl ispatın yerine getirilmiş kabul edildiği gerekçesine dayanır. Bu sebeplerle, aslında depremden sonra, mağdur ve zarar görenlerden çok, başta kamu kurumları olmak üzere, binayla ilgili sorumluluğu olanların delillerin sağlıklı toplanması ve muhafazası için çaba göstermesi gerekmektedir; aksi hâlde ortaya çıkan olumsuzlukların sonuçlarına delil ikame yükü sebebiyle kendileri katlanacaktır. Ayrıca delilleri yok ettiği, ortadan kaldırdığı anlaşılan davalı taraf bakımından (daha önce delil tespiti yapılmamış olsa dahi) aleyhine olumsuz bir usûlî durum oluşacaktır. Bunun bir gerekçesi, olumsuz taraf davranışlarının ispata etkisi,52 diğeri ise usûlî dürüstlük kuralıdır53 (HMK m. 29). Kaldı ki, diğer tarafın talebi veya mahkemenin kararıyla taraflar ellerindeki delilleri sunmak durumundadır, aksi hâlde aleyhlerine karar verilir (HMK m. 219 vd.). Hatta delilleri muhafaza etmeyen ve ortadan kaldıranların, bundan kaynaklanan ayrıca zararlardan sorumlu olması da söz konusu olabilir. İspat bakımından herkesçe bilinen (malum ve maruf olan) vakıaların ispatına gerek yoktur (HMK m. 187/2). O sebeple en azından 51 Atalay, Pekcanıtez Usûl, s. 1713; Görgün/Börü/Kodakoğlu, s. 418-419. 52 Çiftçi, s. 432; Haluk Konuralp, Medenî Usûl Hukukunda İspat Kurallarının Zorlanan Sınırları, Ankara 2009, s. 22 vd. 53 Ramazan Arslan, Medenî Usul Hukukunda Dürüstlük Kuralı, Ankara 1989, s. 8990, 149.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1