291 7BB 'HUJLVL 0XKaPPHW g=(.(6 (IH ',5(1ø6$ mamen ya da kısmen bir ispat faaliyetinin gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır. Meydana gelen deprem felâketi özelinde ispat türlerine ilişkin örneklere geçmeden önce, deprem hayat olayına bağlı yargılamalarda sıklıkla başvurulacak fiilî karine, emare ispatı ve ilk görünüş ispatı kavramları üzerinde durmak ve bu kavramlar arasındaki farklara değinmek gerekir. Fiilî karineler, bir hukuk kuralına dayanmaksızın, tarafların vakıa iddialarının doğruluğu veya bir delilin değeri hakkında hâkimin kanaat oluşturmasına yarayan, hayat tecrübesi kurallarına dayanan değer yargılarıdır. Burada varlığı bilinen bir vakıadan hareketle, tecrübe kurallarına dayanan bir değerlendirme sonucu, tartışmalı olan vakıanın gerçekleşmiş olduğu kanaatine varılır. Tecrübe kuralları, esasen ispat yükünün yer değiştirmesini sağlamaz. Sadece taraflardan ispat yükü üzerine düşen taraf, belli olan vakıayı ispat edecek ve hâkim de bundan bir sonuç çıkaracak, belirli olmayan husus ispat edilmiş sayılacaktır. Fiilî karineler, diğer karine türleriyle birlikte ispatın gerekli olmadığı hâller altında yer alır. Fiilî karine söz konusu ise, artık karine sonucu bakımından ispat yükü üzerinde olan tarafın bir ispat faaliyetinde bulunmasına gerek yoktur (HMK m. 190/2). Örneğin, bir kişinin oturduğu bina yıkıldığı ve enkaz altında kaldığı için öldüğü ileri sürülüyorsa, binanın yıkıldığının ve kişinin enkaz altında kaldığının ispat edilmesi ölüm olayının enkaz altında ezilme vakıasından kaynaklandığının ispatı için yeterlidir. Zira burada kişinin göçük altında kalması nedeniyle öldüğüne ilişkin bir fiilî karine vardır. Kişinin göçük altında kaldığı için değil, başka bir sağlık sorunu nedeniyle bina yıkılmadan önce öldüğü ileri sürülmüşse, ölümün sağlık sorunu nedeniyle binanın çökmesinden önce gerçekleştiğini bunu ileri süren tarafın ispat etmesi gerekir.56 56 Burada, söz konusu vakıadan lehine hak çıkaran taraf davalıdır (Atalay, Pekcanıtez Usûl, s. 1697). Ölümün başka bir sebepten kaynaklandığını ispat yükü, bunu ileri süren davalıdadır (Umar/Yılmaz, s. 117). “[…] doğum ve ölümün, öncelikle nüfus sicilindeki kayıtlarla, nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa, her türlü delille kanıtlanabilmesi mümkündür […]” (7. HD, 12.12.2012, 8242/9183 (Kazancı İçtihat Bankası)). “[…] Ölümün işçinin gördüğü iş sırasında yavaş yavaş zehirlenmesi suretiyle meydana geldiği asıl olmasına göre, bunun aksini iddia eden davalı işverenin iddiasını isbatla yükümlü olduğu ortadadır […]” (10. HD 16.09.1975, 2547/4706 (İKİD 1975/178 s. 3799-3800)). “[…] Kusursuz sorumlulukta olduğu gibi kusur sorumluluğunda da illiyet bağı; mücbir sebep, zarar görenin ve üçüncü kişinin ağır kusuru nedenleriyle kesilebilir.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1