Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

299 7BB 'HUJLVL 0XKaPPHW g=(.(6 (IH ',5(1ø6$ 5. Doğal afet ve felâket durumlarında bazı dava türlerinin ağırlık kazanması mümkündür ve bunların uygulanması hak aramayı, uyuşmazlıkların çözümünü kolaylaştıracaktır. Bu tür felâket durumları birçok kişiyi ilgilendirdiğinden, birçok kişinin zarar görmesi sonucunu doğurduğundan, bu kişilerin tek tek dava açması hem zor hem masraflı hem de farklı kararların çıkması ihtimali sebebiyle istenmeyen neticeleri olacaktır. Ayrıca iş yükünü artırıcı yönü bulunmaktadır. O sebeple HMK’da düzenlenen topluluk davasının uygulanması gündemde tutulmalı, kullanılmalı, şartları varsa bu davaların açılması güçleştirilmemeli, bilakis içtihat yoluyla önü açılmalıdır. Şüphesiz hukukumuzda bu davalar doğrudan bireysel zararlara yönelik olmayacaktır. Ancak, topluluk davalarında elde edilecek sonuçlar hem iş yükünü azaltacak hem de kişilerin açacakları tazminat davalarında yargılamayı kolaylaştırıp kısaltacaktır. Bu tür durumlarda birden fazla alacak ve tazminat kalemi ortaya çıkabilir. Bunların tümünün baştan tam olarak tespiti ve buna göre dava açılması mümkün olmayabilir. O sebeple, özellikle belirsiz alacak davasının birçok durumda gündeme gelmesi ve özel uygulaması karşımıza çıkacaktır. Yine tespit davası, kısmî dava, dava yığılması halleri de özellikle uygulama alanı bulacaktır. Bunların her birinin bu durumlara özgü uygulamaları söz konusu olacaktır. 6. Bu davalarda ve yargılamalarda ortaya çıkması muhtemel bir sorun da taraflar ve taraf kavramı ile ilgili sorunlardır. Davalarda ve taleplerde yığılma olduğu gibi, taraflarda da yığılma (yani dava arkadaşlığı) durumları tartışılacaktır. Yine müdahale ve ihbar kurumlarının uygulaması ortaya çıkacaktır. Bu noktada özellikle tarafların eksik ve yanlış gösterilmesi ihtimali karşısında, olayın özelliği de dikkate alınarak tarafta iradî değişiklik kurumunun doğru ve kanunun tanıdığı esneklik içinde uygulanması önemlidir. 7. Sosyal usûl uygulaması, adalete erişim ve adil yargılanmayla da bağlantı içinde adlî yardım kurumunun bu durumlarda uygulama alanı artmaktadır. Çünkü, büyük bir can ve mal kaybına uğrayan insanların hak ararken yeterli imkâna sahip olamayacakları açıktır. Bu konuda bir yandan HMK’nın adlî yardıma ilişkin hükümleri diğer yandan da 4539 sayılı Kanun hükümleri devreye

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1