Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

301 7BB 'HUJLVL 0XKaPPHW g=(.(6 (IH ',5(1ø6$ önemli ve ağırlıklı kısmı kesin delille değil, takdiri delille ispata elverişli davalardır; bu sebeple her türlü delille ispat mümkün olabilecek, delil sınırlamaları karşımıza çıkmayacaktır. Bu davalarda ispat ve delil hakkının doğru kullanımı önemlidir. Kişilerin ispat hakkını gereği gibi kullanmasına, ispatla ilgili kavramların doğru uygulanmasına önem verilmelidir. Örneğin, ispatı yükü, “müddei iddiasını ispatla mükelleftir” gibi medenî usûl hukukunda tam karşılığı olmayan gayrihukuki bir ispat yükü anlayışına dayandırılmamalıdır. Zira, medenî usûl hukukunda ispat yükü, bir vakıanın ispatsız kalması rizikosuna kimin katlanacağını belirler ve vakıayı kimin iddia ettiğinden çok, kimin o vakıanın sonucundan lehine hak çıkardığı ile ilgilenir. Bundan dolayı, ispat yükü her zaman dava açan zarar görenler üzerinde olmayacaktır. Her ne kadar dava açanlar, temel iddia ve somutlaştırma yükü altında olsalar da bazı konularda özellikle somutlaştırma yükü davalılar üzerinde olacaktır. Yine bu tür davalarda ispat yükünü davacının taşıdığı birçok durumda dahi, delil ikame yükü çoğunlukla davalılar üzerinde olacak, bu yük yerine getirilemediğinden de davalılar aleyhine karar verilebilecektir. Bu davalarda, ispat ölçüsü olarak her zaman tam ispat mümkün olmayabilir, bu durumlarda yaklaşık ispat üzerinden karar verilebilecektir. Yine olayın özelliği gereği, doğrudan ispat mümkün değilse, karine, emare, ilk görünüş ispatı gibi dolaylı ispat yöntemleri ve bunlara ilişkin kurallar işletilebilir. 10. Ortaya çıkan bu tür olağanüstü durumlardaki uyuşmazlıkların da yargılama hukuku içinde çaresi ve çözüm yolu, çıkış yolu vardır. Umuyoruz ki, yargıda da gereksiz işlemler, bilgisizlik, ilgisizlik, kapris, temel hukukî kurumların tahrip ve tahrifiyle bu sorunlar çıkmaza sokulmaz, bu deprem altında yargı da kalmaz. Umuyoruz ki, bu deprem, yargımızın da hukuk ve vicdan konusunda bir uyanışı olur. Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve usûl hükümlerinde buna yol vardır, imkân vardır, çare vardır. Yeter ki uygulansın, yeter ki istensin, yeter ki ehliyet, liyakat, hukuk ve adalet öncelensin. Yoksa, “si a jure discedas vagus eris, et erunt omnia omnibüs incerta” (hukuktan uzaklaşırsan yolunu şaşırırsın, bundan sonra herkes için her şey belirsiz hâle gelir). Bu hâle gelmesin, bütün çabamız budur!...

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1