Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

308 8OXVOaUaUaVÕ +XkXkXn $na\aVaOOaşPaVÕ 6UHFLndH $B gUnH÷L olmakla beraber devletlere ilişkin kriterlerin Avrupa anayasası prosesine uyarlanarak geliştirilmesi supranasyonal örgütün gereksinimleri bakımından daha uygun görülmüştür. Avrupa entegrasyonunun devam eden bir süreç olduğunun gözden kaçırılmaması gerekmektedir.14 AB’de anayasallaşma süreci tek bir tasarrufla başlamamıştır. Bu nedenle AB’de anayasallaşma süreci devlet-anayasa ilişkisine ilişkin geleneksel “pouvoir constituant” teorisine (anayasa yapıcı güç) uymamaktadır. 1952’den itibaren Avrupa seviyesinde ve ulusal seviyede atılan çeşitli adımlarla anayasallaşma süreci ortaya çıkmıştır. AB’de anayasallaşma süreci 1952, 1957 tarihli Topluluk anlaşmalarıyla başlamış, 1986, 1992, 1997 ve 2007 tarihli anlaşma değişiklikleriyle devam etmiştir. Anayasallaşma konusunda sekunder hukuk ve AB Adalet Divanı içtihatları üzerinden yapılan katkılar da önemsenmek zorundadır. Kurucu anlaşmalar şüphesiz sekunder hukuk ihdasına esas olan düzenlemeleri ile, sekunder hukuk ise özellikle doğrudan geçerli tüzükler yoluyla (AT anl. 249 md. 3.fık.) normatif olarak kendine özgü bir Avrupa Hukuk düzenine dayanak oluşturmuştur. Ancak AB Adalet Divanı içtihatlarının özellikle effet utile prensibi ışığında spesifik şekillendirici gücü olmaksızın anayasal nitelikli bir Avrupa hukuk düzeninin yaratılması yine de teorik kalabilirdi. Bu çerçevede özellikle AB Hukukunun doğrudan uygulanmasıyla ilgili van Gend and Loos ve Topluluk hukukunun önceliğiyle ilgili Costa/Enel kararlarının göz ardı edilmemesi gerekmektedir.15 Topluluk Hukukunda temel hakların geçerliliği bağlamında ATAD’ın üye devletlerin ortak anayasal geleneklerinden kaynaklanan temel hakları ve AİHK standardını Topluluk Hukukunun genel hukuk ilkeleri olarak ilan eden kararları Avrupa Topluluklarında anayasallaşma sürecinde önemli önemli bir dönemeç oluşturmuştur.16 Nihayet açık bir hukuk yaratma örneği teşkil eden Topluluk Hukuku yükümlülüklerinin ihlalinde üye devletlerin sorumluluğunu kabul ederek yaptırım eksikliğini dengeleyen Frankovich kararı anayasallaşma sürecine önemli katkı yapmışEuGRZ 1996, s.125 vd. 14 Stefan Oeter, “Europäische Integration als Konstitutionalisierungsprozess”, ZaöRV 59(1999), s.901 15 EuGH Rs.26/62, Slg.1963,1; EuGH Rs.6/64, Slg.1964, s.1251 16 Örneğin Stauder kararı (EuGH Rs.29/69, Slg.1969,419)

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1