Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

316 8OXVOaUaUaVÕ +XkXkXn $na\aVaOOaşPaVÕ 6UHFLndH $B gUnH÷L seçimi konularına ilişkindir. Aynı paralelde AB’de demokratik meşruiyet için Avrupa Parlamentosu’nun Avrupa yasamasında katkısının arttırılması konusu ele alınmıştır. Laeken misyonunun dördüncü konusu “Avrupa yurttaşları için bir anayasa” olarak nitelendirilmeye dayanak olacak yeni bir metin düzenlenmesine ilişkindir. Bu çerçevede öngörülen konular, metnin basitleştirilmesi, AB Temel Haklar Şartı’nın müktesebata dahil edilmesi, AB’nin hukuki niteliği, anayasal karakterin metinde vurgulanması olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konulara ilişkin Konvansiyonda benimsenen yaklaşım Konvansiyon Başkanlığı tarafından hazırlanan bir makalede ortaya konulmuştur (Conv.216/02, 10.9.2002). Bu metinde mevcut hukukun konsolidasyonundan, kurucu anlaşmaların basitleştirilmesinden, bir temel anlaşmanın yapılmasından söz edilmektedir. Gelecekteki anlaşmanın Birliğin temel prensiplerini, örneğin sınırlı münferit yetki, subsidiarite, ölçülülük, sadakat prensibini, Birlik yurttaşlarının temel haklarını, yasama prosedürünün esaslarını, yetki kataloglarını, siyasi alanlarla bağlantılı olarak Birliğin şimdiye dek ikinci ve üçüncü sütunlarında karşımıza çıkan Birliğin dış politikada tasarruf yeteneği, savunma, hukuk ve güvenlik konularını içermesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu önerilerin anlaşma yapısında ve AB’nin hukuk yapısında önemli değişikliklere yol açabilecek nitelikte olması AB anlaşmasının 48.maddesi ışığında oluşturulacak metnin üye devletler tarafından onay gerekliliğini gündeme getirmiştir. Bu bağlamda tasarıda öngörülen anlaşma değişikliklerinde Laeken zirvesinde Brüksel Konvansiyonu’na verilen görevin yeni bir anayasa oluşturmak olarak değil de, Avrupa anayasasını oluşturacak taraflardan biri olarak Avrupa yurttaşlarının iradesi paralelinde Avrupa anayasal gelişmesine matuf anlaşma değişikliği önerileri getirmek olarak belirlendiğinin göz ardı edilmesi, Konvansiyon tarafından hazırlanan anayasa tasarısının Fransa ve Hollanda’da reddedilmesine, sonuç olarak anayasa tasarısının akamete uğramasına yol açmıştır.37 Lizbon Sözleşmesi bir reform sözleşmesi olarak AB anayasasının reddedilmesine neden olan iki referandumun ardından Aralık 2007’de imzalanmış, Aralık 2009’da tüm üye devletlerin onayı ertesinde yürürlüğe girmiştir. Avrupa Konseyi tarafından davet edilen hükümetlera37 Ayşe Füsun Arsava, “Nice Antlaşması”, s.19 vd.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1