Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

31 7BB 'HUJLVL (]JL $<*h1 (ùø7/ø Yönetmelik ve Kanun’un bahsi geçen hükümleri arasındaki bir diğer fark da Yönetmelikte müzakerelere katılanların, bu kapsamda uzlaştırmacının, bu bilgilere ilişkin olarak tanık olarak dinlenemeyeceği ifade edilirken ne CMK’nın 253. ne de meslek ve sürekli uğraşıları sebebiyle tanıklıktan çekinebilecek kişileri düzenleyen 46. maddesinde bu hususa ilişkin herhangi bir norma yer verilmemiş olmasıdır. Ancak kanaatimizce müzakereler sırasında yapılan açıklamaların uzlaştırmaya tabi suça ilişkin olsun ya da olmasın, herhangi bir soruşturma, kovuşturma ya da davada delil olarak kullanılamaması, tanıklığın da bir beyan delili olduğu ve uzlaştırmacının tanıklık konusu bilgiyi müzakerelerde öğrendiği göz önünde bulundurulduğunda, geniş anlamda içeriği itibariyle müzakereler sırasında yapılan açıklama kabul edilmeli ve delil olarak kullanılamayacağı hükmü kapsamında tanıklığa engel olmalıdır. Aksi yönde bir kabul müzakerelerdeki açıklamanın kullanılamamasına karşın bu açıklamaya vakıf olan kişinin açıklamasını hukuka uygun kabul etmek anlamına gelir ki bu kabul edilemez. Çünkü sonuçta açıklanan bilgi müzakeredeki açıklama olacaktır. Aksi yönde bir kabul Kanun’un dolanılması anlamına gelecek, bu yolla, uzlaştırma müzakerelerindeki açıklamalar değil ancak uzlaştırma müzakerelerindeki açıklamaları öğrenen tanığın bu açıklamalara yönelik açıklamaları delil olarak kullanılacak, neticede suça ilişkin açıklamalara delil niteliği kazandırılacaktır. Dolayısıyla ilgili maddenin açıklamalara ilişkin tanıklığı da içine alacak şekilde geniş yorumlanması gerekir. Zira Ceza muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği’nin 32/3. maddesinde; “Uzlaştırma sürecinde yapılan açıklamalar herhangi bir soruşturma, kovuşturma ya da davada delil olarak kullanılamaz. Müzakerelere katılanlar bu bilgilere ilişkin olarak tanık olarak dinlenemez” hükmü getirilmiştir. O halde Yönetmeliğin kanuna aykırı olmadığı, ama Kanun’un ilgili hükmünü açıklığa kavuşturduğu kabul edilmelidir. Sonuç itibariyle uzlaştırmacının müzakereler sırasında yapılan açıklamalara ilişkin tanık olarak dinlenmesi talebi, CMK’nın 206/2-a maddesi gereği reddedilmeli, reddedilmemesi halinde ise Kanun’un 217/2. maddesi gereği değerlendirilmemeli ve hükme esas alınmamalıdır. Zira bu delil, kanuni usullerle elde edilmediğinden hukuka aykırı bir delil niteliğinde olacaktır. Bu hukuka aykırı delile dayanılarak elde edilen diğer deliller de aralarındaki nedensel bağ dolayısıyla hukuka aykırı kabul edilir. Anayasa’nın 38/6. maddesi, kanuna aykırı

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1