Türkiye Barolar Birliği Dergisi 165.Sayı

61 TBB Dergisi 2023 (165) Özgür KIZILTOPRAK oy çokluğu ile aldığı kararda uyuşmazlığa konu verginin tahakkuk etmesine sebep olan ihale işleminin icra müdürlüğü tarafından yapıldığı ve ihale sonucunda KDV ödenmesi gerektiği yönündeki kararın da icra müdürlüğü tarafından alındığı ve ayrıca KDV uyuşmazlığının icra takip işlemlerinin bir parçasını oluşturduğu ifade edilmiştir. Ancak karar oybirliği ile alınmamıştır. Zira üç mahkeme üyesi vergi mahkemelerinin görev alanını belirleyen 2576 sayılı Kanun gereğince uyuşmazlığın vergi mahkemelerince karara bağlanması gerektiğinden bahisle karara muhalif kalmışlardır. Karara muhalif kalan üyelerin karşı oy gerekçelerinin temel dayanağı 2576 sayılı Kanun’dur. Söz konusu Kanun’a göre (2576 sayılı Kanun); genel bütçeye, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere ait vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezaları ile ilgili tarifelere ilişkin uyuşmazlıkları karara bağlamada vergi mahkemeleri yetkilidir. Davanın vergi uyuşmazlığı olduğu hususunda herhangi bir görüş ayrılığı bulunmamaktadır. Ancak temel görüş ayrılığı, işleyişi icra ve iflas hukukuna göre kurgulanmış işlemler bütünü karşısında vergilendirmeye ilişkin uyuşmazlıklarda idari veya adli yargı kollarından hangisinin görevli olduğu hususundadır. Karşı oy kullanan üyelere göre davanın esas itibariyle vergi uyuşmazlığı olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu nedenle karşı oy kullanan mahkeme üyelerinin görüşü, vergi uyuşmazlıklarına ilişkin davaların görüm ve çözümünde genel görevli yargı yeri olan idari yargı yerlerinin, icra satış işlemlerinden kaynaklanan vergi uyuşmazlıklarının çözümünde de görevli olduğu yönündedir. Uyuşmazlığın çözümünde görevli yargı yerinin adli yargı olması gerektiği yönündeki görüşün temel gerekçesi ise vergilendirme işlemlerinin icra işlemlerinin bir parçası olarak görülmesidir. Söz konusu kararın gerek oy çokluğu ile (4’e karşı 3 oyla) alınması gerek dosyanın raportör hâkimi ile Danıştay Savcısının aksi yöndeki görüşleri, bu tür uyuşmazlıkların ne derece tartışmalı olduğunu doğrular niteliktedir. Aynı durum (4’e karşı 3 oy çokluğu kararı) UM’nin E:2020/466 sayılı kararında da söz konusudur. Kaldı ki aynı konuda UM tarafından verilen E:2021/524 sayılı kararda oy çokluğu ile idari yargının görevli olduğuna hükmedilmiştir. UM’nin bile konu hakkında istikrar kazanmış bir içtihadının bulunmadığı dikkate alındığında konunun ne derece tartışmalı olduğu anlaşılmaktadır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1