Türkiye Barolar Birliği Dergisi 166.Sayı

234 AnDyDsDO øONeOer ,úÕ÷ÕnGD <DSDy =eNk TeNnRORMiOeri AYuNDWOÕN BD÷ODPÕnGD Bir De÷erOenGirPe Tüm bu ilke ve esasların, yapay zekâ ve avukatlık mesleği bağlamında yorumu, birtakım soruları akla getirmektedir. “Hangi durumda nasıl davranılırsa adil olunur?” sorusunun cevabını her zaman evrensel ilkeler vermeyebilir. Eğer, evrensel bir ilkeyi somut duruma uyguladığımızda etkili sonuç yaratmıyorsa, adil davranılıp davranılmadığı da bilinemeyecektir. Bu nedenle, ilkeler ile tarafsızlığı, tutarlılığı ve doğruluğu beraberinde getiren adalet düşüncesi tek başına yeterli değildir. Adaletin gerçek kılınabilmesi için birçok şarttan her birinin, bir diğeri için gerekli olduğu düşünülmelidir. Hakkaniyet de bu şartlardan biri olarak adaletin temelini oluşturur.51 Özellikle suç isnadı altında olan kişilerin avukat yardımından yararlanabilmesi hakkaniyete uygun bir yargılama süreci için büyük önem taşır. AİHM de içtihatlarında sıklıkla suç isnadı altında olan herkesin bir avukat tarafından temsil edilmesi ve etkili biçimde savunulması çelişme ve silahların eşitliği ilkelerinin ve dolayısıyla da adil yargılanma ilkesinin temel unsurlarından biri olduğunu ifade etmektedir.52 Bununla birlikte, insan avukat, kuralları ve içtihatları vekili olduğu tarafa ilişkin elindeki verileri dikkate alarak yorumlayabilecekken, yapay zekâ teknolojisine sahip bir robot avukat yalnızca veri tabanındaki parametreleri dikkate alarak, maddi vakaya konu önceki verileri, mevzuatı ve içtihatları tarayacak ve elindeki vakayı yalnızca bu verilerle karşılaştırarak, muhakeme etmeden/edemeden yargıcın nasıl karar vereceğini tahmin etmeye çalışacaktır. Ortaya koyacağı ve insan avukata yol gösterici olan yasal çözümlemenin çerçevesi de bundan oluşacaktır. Burada gözden kaçırılan önemli husus ise yargıçların daima yalnızca mevzuata göre değil, hukukun izin verdiği ölçüde takdir yetkilerini de kullanarak hükme vardıkları gerçeğidir. Elbette bu durumda karar tahminlerinin birbiriyle çelişme ihtimali doğar. Bu da savunma amaçlı yürütülen tüm çalışmanın eksik kalmasına ve dolayısıyla savunma hakkının işlevsel biçimde kullanılamamasına yol açabilecektir. Konuya ilişkin dayanan ya da cinsiyet, yaş, engellilik gibi tercih yapılamayacak olan birtakım kişisel özelliklere dayanarak fırsatlar sunulmasının önlenmesi veya fırsatlardan mahrumiyet ayrımcılık olarak nitelendirir. Bkz. AYMK, Tuğba Arslan Başvurusu, B. No. 2014/256, 25.06.2014, para. 112. 51 John Rawls, “Justice As Fairness”, The Journal of Philosophy, Vol. 54, No. 22, 1957, s. 658. 52 ECHR, Krombach v. France, No. 29731/96, 13.02.2001, para. 89; Loboda v. Ukraine, No. 8865/06, 17.11.2016, para. 33.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1