Türkiye Barolar Birliği Dergisi 167.Sayı

404 Normatif İsnat ve Hukuki Muhakeme: Bir Yargı Kararının Analizi kutusunu, kendi beyanına göre, dikiş kutusu yapmak amacıyla alan (…)” İkinci gerçeği delillendiren, iş yerindeki kamera görüntüleridir. Buna göre, çikolata kutusunun işçi tarafından alındığı da bir gerçektir. İşveren, “haklı nedeni” kamera görüntülerine ve sonrasında işçinin itirafına dayandırarak, ilk isnattaki hukuki sonucun doğmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, “dolu veya boş olduğu şüpheli” çikolata kutusunun, herkesin ortak kullanımına açık bir yerden alınması olayının, hukuk normunda öngörülen koşulla örtüşmediği (İK m. 25/ II), dolayısıyla işçinin kıdem tazminatının verilmeden işten çıkarılmasının “ölçülülük ve hakkaniyet” kurallarına aykırılık oluşturacağı gerekçesiyle davalı işverenin talebini reddeder. Böylece mahkeme, ikinci isnadın kavramlarını somut olayla bağdaştırmak yerine (işçinin çikolata kutusunu alması doğruluk ve bağlılığa uygun olmayan bir davranış mıdır?), somut olay ile hukuk normunun örtüştüğünü örtük bir şekilde varsayar. Bununla da kalmaz, ilk isnadın koşul (haklı fesih) ve sonucunun (tazminatsız işten çıkarma) ölçüsüzlüğünü ve hakkaniyetsizliğini gerekçe göstererek, işçi lehine hukuki bir yargıda bulunur. İkinci isnattan birinci isnada düz bir çizgide geriye dönmesi beklenen muhakeme, hakkaniyet ve ölçülülük kavramlarına başvurduğu anda raydan çıkar. Düz yoldan sapan muhakemenin herhangi bir gerekçesi yok ne yazık ki. Mahkemenin somut olayla hukuk normu örtüşmesini enine boyuna irdelemeden, ikinci isnadı zımnen doğru varsayması (‘işçinin eylemi “hırsızlık” olabilir, “doğruluk ve bağlılığa” uygun olmayan bir davranış olabilir, fakat bu bir yana bırakılırsa, işçinin tazminatsız işten çıkarılması kesinlikle ölçüsüz ve hakkaniyetsizdir’), geriye dönük muhakeme zincirinde devasa bir boşluk bırakılması anlamına gelir. Temeli sağlam atılmayan normatif bir muhakeme kolaylıkla çöker: Yargıtay ve Genel Kurul muhakemedeki boşluğu pek tabii görür ve örtük varsayımdan, hukuki bir silah icat ederek ilk derece mahkemesinin kararını bozar. İşçinin davranışının hukuk normunda öngörülen kavramlarla (İK m. 25/II-e) neden örtüşmediğini temellendirmeden, birinci isnattaki hukuki sonucun hakkaniyetsizliğini ve ölçüsüzlüğünü gerekçe gösteren bir muhakeme, ‘olmaması gereken’ bir akıl yürütmenin güzide örneğidir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1