Türkiye Barolar Birliği Dergisi 168.Sayı

232 Adî Ortaklık Sözleşmesinin İspatı Meselesi hükümlerinin özellikle tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelere ilişkin düzenlemelerinin ortaklık sözleşmelerine ancak adil oldukları durumlarda uygulanabileceği belirtilmektedir.11 Ortak amacın gerçekleşmesine elverişli olmak şartıyla kanuna, ahlâk ve âdaba aykırı bulunmamak kaydıyla “her şey” adî ortaklığa sermaye, yani katılma payı olarak getirilebilecektir. Türk Borçlar Kanunu m.621’de bunlar para, alacak veya başka bir mal ya da emek olarak saymışsa da Türk Ticaret Kanunu m.127 adî ortaklığa da uygulanacağı belirtilmiştir. Buna göre para, alacak, kıymetli evrak, taşınırlar, taşınmazlar, patentler, endüstriyel tasarımlar, markalar, ticaret unvanları, işletme hakları gibi sınai haklar, know-how, good-will, imtiyazlar, ruhsatlar, ticari işletmeler, elektronik ortamlar, alanlar, adlar, işaretler gibi değerler (TTK m. 127), faydalanma ve kullanma hakları, ticari işletmeler, fikir ve sanat eserleri üzerindeki haklar, kişisel emek, yapma ve yapmama borçları, ticari itibar anonim ortaklığa sermaye olarak konulabilir. Bu sayımın sınırlı olmadığı müşterek amacın gerçekleşmesine katkıda bulunabilecek her türlü değerin katılma payı olarak üstlenilebileceği doktrinde oy birliği belirtilmektedir.12 Diğer taraftan özellikle adî ortaklığın tüzel kişiliğinin bulunmamasından dolayı adî ortaklığa dahil unsurlarda malik; ortaklar olacaktır. Zira aksi kararlaştırılmadıkça adî ortaklığa dâhil her bir mal, hak, alacak vs. üzerinde ayrı ayrı elbirliği mülkiyeti geçerlidir (TBK m.638/I). Sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça veya ortaklar tarafından aksi yönde bir karar alınmadıkça ortaklığa dâhil unsurlar üzerinde ortaklar tek başına tasarrufta bulunamayacaklar, ancak hepsi birlikte veya atadıkları bir temsilci aracılığıyla tasarrufta bulunmalaOrtaklık Yapısındaki Değişiklikler, On İki Levha, İstanbul 2022, s. 18-19. 11 Hamamcıoğlu/Karamanlıoğlu, s. 1312-1313; Özenli, s. 40-41. İsviçre hukukunda söz konusu esnek yapıya, bir anlamda adî ortaklığı düzenleyen kuralların belirsizliğine dikkat çekilmiştir. Özellikle iki taraflı sözleşmeler ile arasında kesin bir sınır olmadığı vurgulanarak iki taraflı sözleşmelere ilişkin kuralların adî ortaklık sözleşmelerine uygulanabileceği ancak bu durumun adî ortaklık sözleşmelerinin uygulanabilirliğine zarar vereceği belirtilmiştir. Ancak unutulmaması gereken husus,adî ortaklık sözleşmesinin taraflarının sadece ortak amaca yönelmesinin yetmeyeceği aynı zamanda bu amacı takip ederek yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda olduğudur. Aksi takdirde ortada bir adî ortaklık sözleşmesinin varlığından bahsedilmeyecektir. Bkz.Handschin Lukas, “Keine Angst vor der einfachen Gesellschaft”, SJZ 109 (2013), Nr.21, s, 487-488. 12 Barlas, s. 52, Pulaşlı, s. 97.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1