Türkiye Barolar Birliği Dergisi 168.Sayı

238 Adî Ortaklık Sözleşmesinin İspatı Meselesi lıkta ortak olup olmadığının veya adî ortaklığın mevcut olduğu tespit edilerek ortaklık paylarının belirlenmesi yeterli olabilecektir.29Bu durumda örneğin kazançların paylaşılması bu tespite göre yapılabilecek ve eda davası açılmasına ihtiyaç kalmayabilecektir. Bazı durumlarda da-örneğin; alacaklının adî ortaklık ilişkisinin varlığını tespit ettirdikten sonra borçlu ortağın kâr payını ve tasfiye payının haczini sağlamak amacıyla30 -üçüncü kişinin adî ortaklık ilişkisinin mevcut olup Medenî Usul Hukuku, 5.Baskı Yetkin Yayınları, Ankara 2022, s.329; Ali Cem Budak /Varol Karaaslan, Medenî Usul Hukuku, 6.Bası, İstanbul 2022; s. 153-154; H. Yavuz Alangoya /M. Kâmil Yıldırım/Nevhis Deren- Yıldırım, Medenî Usul Hukuku Esasları, 8.Baskı,Beta Yayınları, İstanbul 2011, s.203-204; L.Şanal Görgün/ Levent Börü/Mehmet Kodakoğlu, Medenî Usûl Hukuku,11.Baskı Yetkin Yayınları, Ankara 2022 s. 229-230. Ayrıntılı bilgi için bkz. Baki Kuru/Ali Cem Budak, Tespit Davaları, 2.Baskı, On İki Levha, İstanbul 2010, s. 87 vd. 29 Böyle bir durumda adî ortaklığın tespitine ilişkin dava açılmasında hukukî yararın bulunmayacağı belirtilebilse de tespit davasının koşullarının oluştuğu ve eda davasının açılmasına olanak bulunmadığında özel bir durum olarak tespit davasının açılması olanaklı kılınabilecektir (Özenli, s. 144). Nitekim bir hukukî ilişki hakkında henüz şartları oluşmadığından eda davası açılamıyorsa bu hukukî ilişki hakkında tespit davası açılabilir. Tespit davası sonunda belirlenen haklar taraflarca yerine getirilmezse, bu durumda tespit edilen hukuki ilişkiden kaynaklanan hakkın ifası için daha sonra bir eda davası açılabilir. Bu yönüyle tespit davası, eda davasının açılamadığı durumlarda eda davasının öncüsü niteliğinde olacaktır (Pekcanıtez, Pekcanıtez Usul, s.979; Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/ Muhammet Özekes, Medenî Usul Hukuku Ders Kitabı, On İki Levha, İstanbul 2022, s. 220). Doktrinde Postacıoğlu bu hususu 07.07.1965 tarihli (RG: 21.07.1965) İçtihatı Birleştirme Kararı’nda yer alan, “Tespit davası eda davasının öncüsü durumundadır. Henüz şartları tamam olmadığı için açılmayan eda davası için ilerideki hukukî ilişkinin belli edilmesi bakımından kesin delil olarak kullanılmak üzere tespit davası açılabilir. Tespit davası ileride açılacak ve fakat henüz şartları bulunmadığından açılamayan kira alacağı davasını hazırlamak amacını güder” şeklindeki kısma atıf yaparak belirtmiştir. Ana fikrin; tespit davasının hukukî menfaat bulunması hâlinde dinlenecek olduğunu ancak tâli bir prensibin de “eda davasının açılmasına imkân olmayan hâllerde, eğer tespit davası açılmasında hukukî menfaat tahakkuk etmişse, bu menfaat dermeyan ve ispat edilmek kaydiyeler dinlenir” olduğuna işaret etmiştir. Bkz. İlhan E. Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 1911 sayılı Kanun’a Göre Yazılmış 6.Bası, Sulhi Garan Matbaası, İstanbul 1975, s. 256-257. Yine bazı özel durumlarda eda davası açma imkânının varlığına rağmen tespit davasına cevaz verildiği yönünde bkz. Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C.I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 333. Ayrıca bkz. Kuru/Budak, s. 145 vd. 30 “Adî ortaklıklarda, ortakların borçlarından dolayı takip yapılması halinde, ortağın kâr payına veya tasfiye payına haciz konulması mümkün olup alacaklı tüzel kişiliği bulunmayan ortaklığa ait bir mal veya alacak üzerine haciz koyduramaz” şeklindeki Yargıtay özel daire kararına yerel mahkeme tarafından direnilmiş, bunun üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, adî ortaklık sözleşmesini ve ilgili yasal düzenlemeleri değerlendirerek somut olayda adî ortaklığın ticari faaliyette bulunarak mal tedarik ettiği ve sağladığı mallara karşılık temsilcisi aracılığıyla ortaklık adına çek keşide ettiğinin görüldüğü, bu borcun ortakların şahsi borcu

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1