Türkiye Barolar Birliği Dergisi 168.Sayı

255 TBB Dergisi 2023 (168) Melis TAŞPOLAT TUĞSAVUL ortaklara sadakat borcu yüklemektedir.72 Bu unsurlarla birlikte özellikle ortakların müşterek amacı gerçekleştirmeye yönelik ortaklığa getirdikleri değerler için “katılım payı” veya “sermaye payı” kavramı kullanılmaktadır. Katılım payı ortağın ortaklığa getirdiği unsurun nominal değeri kadardır. Katılım payının başlıca işlevi, eğer sözleşmede kararlaştırılmışsa, her ortağın kâr ve zarar payının (TBK m.623/I), tasfiye payının veya oy hakkının katılım payına göre belirlenecek olmasıdır.73 Nitekim ortaklar arasında bu yönde bir sözleşme mevcutsa büyük ihtimalle adî ortaklığın mevcut olup olmadığına ilişkin bir uyuşmazlık ortaya çıkmayacaktır. Asıl problem katılım payı olarak ekonomik değer içermeyen bir unsurun ortaklığa konulması durumunda adî ortaklığın mevcut olup olmadığının nasıl ortaya konulacağıdır. Zira katılım payı olarak Kanun’da para, alacak, mal ve emek olarak ifade edilmiş olup bu sayımın sınırlı olmadığını vurgulayalım. Örneğin; katılım payı olarak ortaklığa emeğin getirilmesi, ortağın çalışmasının bedeni ve fikrî olarak ortaklık işlerine hasretmesi, mesleki bilgilerini ortaklığın emrine vermesi anlamına gelir. Kişisel çalışma, yani emek devamlı, geçici, dönemsel hatta bir defalık olabileceği gibi, ortaklığın bir edimini yerine getirmek amacıyla, ortaklık dışında çalışma şeklinde de olabilecektir. Yine yapmama edimi de örneğin; belirli bir fiyatın altında satımda bulunmama veya belirli bir fiyatın altında satımda bulunmama veya bir bölgede ürün satışı yapmama katılma payı olarak kabul edilebilecektir, bu duruma özellikle kartellerde rastlanmaktadır.74 75 O halde adî ortaklık sözleşmelerinde ortakların katılma payı edimi başta olmak üzere edim yükümlülüklerinin birbirleriyle olan ilişkisi de alışılmışın dışında olmaktadır. Ortaklar müşterek amaca ulaşmak için edimlerini birleştirmektedirler. İşte bu noktadan hareket 72 Derdiman, s. 17. İsviçre hukukunda özellikle taraflar arasındaki sadakat yükümlülüğüne ve sıkı ilişkilere ve ortak amaç unsuruna dikkat çekilmiş ve hatta adî ortaklık sözleşmesinin hukukî niteliğinin belirlenmesine gerek dahi bulunmadığı belirtilmiştir (Handschin/Vonzun, s. 14, 17). 73 Derdiman, s. 34. 74 Barlas, s. 52. 75 Poroy/Tekinalp (Çamoğlu) s. 53, 58. Türk Borçlar Kanunu m. 621/II’de katılım payının kural olarak eşit olması ve şirket amacına uygun olması hususları vurgulanmıştır. Ancak bu eşitlik ilkesi mutlak değildir. Zira aksi kararlaştırılabilecek olup yedek hukuk kuralı niteliğindedir. Katılma payının tür ve miktarının ortaklarca serbestçe belirlenebilmesinin tek sınırının, ortaklığa getirilecek katılma payının ortaklık amacının gerçekleşmesine katkıda bulunabilecek nitelik ve öneme sahip olmasıdır. Bkz, Barlas, s. 50; Kurşat, s. 304.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1