Türkiye Barolar Birliği Dergisi 168.Sayı

256 Adî Ortaklık Sözleşmesinin İspatı Meselesi edildiğinde biz de adî ortaklık sözleşmesinin mevcut olup olmadığına ilişkin uyuşmazlıkta senetle ispat sınırının ortakların katılım payının değerine göre belirlenmesinin isabetli olduğunu ve fakat özellikle katılma payının ekonomik değerinin bulunmadığı, emeğin76, yapma yapmama ediminin taahhüt edilmesi gibi durumlarda senetle ispat kuralının uygulanmaması gerektiği düşüncesindeyiz. Bununla birlikte burada genel olarak belirtmek isteriz ki; hukukî işlemler bakımından işlem güvenliği temeline hizmet eden senetle (kesin delillerle) ispat kuralı ile birlikte istisnaları kabul edildiği sürece bu zorunluluk ispat hakkının77 ihlâli78 olarak değerlendirilmemelidir.79Nitekim senetle ispat kuralının istisnalarının 76 Bkz. Peksöz, s. 27, dipn.132. 77 İspat hakkı hukukî dinlenilme hakkının bir unsurudur; hukukî dinlenilme hakkının da adil yargılanma hakkının görüntülerinden biridir. Bu bağlamda ispat hakkının temel bir insan hakkı olduğu sonucuna varılabilecektir (Yılmaz, s.3528). Başka bir ifade ile; ispat hakkı hukukî dinlenilme hakkı ile organik bağı bulunan bir hak konumundadır. Nitekim bu hakkın sınırlanması ya da gereklerine uygun bir biçimde kullandırılmaması, hukukî dinlenilme hakkının dolayısıyla hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ve son evrede ise âdil yargılanma hakkının ihlâli anlamına gelecektir (Tanrıver, s. 820). “… Hukuk Muhakemeleri Kanunu hazırlanırken-ispat hakkını sınırlandıran en önemli sınırlama sebeplerinden biri olduğu bilinciyle-bir tercih yapılarak hukuk kültürümüze uygun şekilde senetle ispat zorunluluğu korunmuştur. Senetle ispat kuralı, ispat hakkını sınırlandırırken hukuk sistemimizde kökleşmiş bir uygulama alanı olduğu ve özellikle kötü niyetli alacak davalarının veya savunmalarının fiilen engellenmesi bakımından önemli bir fonksiyona sahip olduğu da unutulmamalıdır. Bu sebeple Kanun’da, senetle ispat kuralının ispat hakkının sınırlarından birini oluşturduğu özellikle kaleme alınmıştır” (Atalay, Pekcanıtez Usûl, s. 1610). 78 Hukukî dinlenilme hakkının yerine getirilmiş olması için bu hakkın ancak belirli delillerle yapılması konusunda bir sınırlama getirilmemektedir. Burada temel sorun kanuna uygun delil gösterme talebinin reddi veya gösterilen deliller incelenmeden karar verilmesi durumu olacaktır. İşte bu durum hukukî dinlenilme hakkının ihlâli söz konusu olacaktır. Zira bu deliller kesin deliller olabileceği gibi takdiri deliller de olabilecektir. Dolayısıyla mesele kesin deliller ile ispat zorunluluğunun kabul edilmiş olması değildir. Diğer taraftan delil gösterme hakkı dürüstlük kuralına uygun şekilde kullanılmalıdır. Mahkeme kanuna aykırı olan, davayı uzatmak amacıyla ve dürüstlük kuralına aykırı şekilde gösterilen uyuşmazlık konusu olmayan veya uyuşmazlığa katkıda bulunmayacak delilleri incelemeyebilecektir. Bkz. Hakan Pekcanıtez, “Hukukî Dinlenilme Hakkı”, Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez Makaleler Cillt 1, On İki Levha, İstanbul 2016, s. 540-541, Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukukunda Hukuki Dinlenilme Hakkı, Yetkin Yayınları Ankara 2003, s. 128. Ayrıca bkz. Yıldırım, s. İspat hakkı, s. 690-691; Yıldırım, s. 148 vd.; Çiftçi s. 784 vd. 79 Bkz. Bolayır, s. 65-66; Bolayır, İspat Hakkı, s. 567-568; Tanrıver, s. 821. Ayrıca bkz. ve karş. Toraman, s. 1516-1517.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1