Türkiye Barolar Birliği Dergisi 168.Sayı

261 TBB Dergisi 2023 (168) Melis TAŞPOLAT TUĞSAVUL diğini görmekteyiz. Ancak vurgulamak gerekir ki; bu kavramın sermaye şirketleri bakımından değil, adî ortaklık temelinde bir sözleşme ilişkisi olduğunda varlığı kabul edilmektedir. Nitekim Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, 27.02.2015 tarihli, E. 2015/1053, K. sayılı gerçek kişilerin davalı sermaye şirketinin gizli ortağı olduklarının tespitine ilişkin açılan davaya ilişkin kararında98, mevzuatımızda sermaye şirketlerinde gizli ortaklık kavramının kabul edilmiş olmadığını vurgulayarak şirket işlemleri ilgili Kanun çerçevesinde muhatap olunacak kimselerin şirketin kayıtlı ortakları olduğunu belirtmiştir. 2. Gizli Ortaklığın İspatına İlişkin Bazı Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 23.01.2018 tarihli, E. 2016/13585, K. 2018/557, sayılı adî ortaklığın halen devam ettiğinin tespiti ile kâr payının tahsili talebi ile acılan davaya ilişkin kararında,99 taraflar arasında 1985 yılında kurulan ve davacının yurtdışına gitmesi nedeniyle davalı yönetici ortak tarafından idare edilen adî ortaklığın 2002 yılında işletme ruhsatının sadece davalı adına düzenlenmesi sebebiyle gizli ortaklığa dönüştüğü, yani dışa karşı görünen davalı ortağın sadece 98 Legalbank Elektronik Hukuk Bankası. 99 “Davacının, resmi evrakta ... ve vekalet görevini kötüye kullanmak iddiası ile yaptığı şikayet üzerine, davalı ... Cumhuriyet Savcılığında verdiği 23.02.2012 tarihli ifadesinde; “Davacının işletme ruhsatının yenilenmesi için göndermiş olduğu vekaletnameyi yurtdışında çalışmakta olması nedeniyle resmi mercilerin kabul etmediğini, bu nedenle işletme ruhsatının adına düzenlendiğini, yurtdışından dönen davacıya demirbaşlar ile birlikte işletmenin değerinin yarısını vermeyi teklif ettiğini, ancak davacının kabul etmediğini” bildirmiştir. Davalının savcılıkta verdiği bu beyanı, mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup, tarafların...i olan tanıkların beyanları ile bu ikrar doğrulanmıştır. Buna göre, taraflar arasında 1985 yılında kurulan ve davacının yurtdışına gitmesi nedeniyle davalı yönetici ortak tarafından idare edilen adi ortaklığın; 2002 yılında işletme ruhsatının sadece davalı adına düzenlenmesi nedeniyle gizli ortaklığa dönüştüğü, eş söyleyişle dışa karşı görünen davalı ortağın sadece kendi adına ve hesabına değil, aynı zamanda davacı gizli ortağın adına ve hesabına da hareket etmeye başladığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece; taraflar arasındaki açık ortaklığın gizli ortaklığa dönüşmüş olduğunun davacı tarafça ispat edildiği gözetilerek, adi ortaklığın devam ettiğinin tespitine, davalı tarafın zamanaşımı defi nedeniyle davanın açıldığı 16.04.2012 tarihinden geriye doğru beş yıllık dönem için (bilirkişi aracılığı ile) belirlenecek kar payının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile istemin tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir” şeklinde mahkeme dışı ikrara dayanarak bir hüküm kurmuştur. (Legalbank Elektronik Hukuk Bankası).

RkJQdWJsaXNoZXIy MTQ3OTE1